18 Temmuz 2012 Çarşamba
Karşıyaka Beko Servis - 444 14 94
epey uzun bir şey yazmıştım rıdvanla ilgili ama sonra yazdıklarım arasında çok saçma şeyler de olduğunu fark edip silmiştim. alttaki şey o yazının büyük bir bölümünü kullansa da özü epey farklı.
geçen gün banu yelkovan, rıdvan dilmen'i de eleştiren bir yazı yazdı. sonrasında bu yazıdaki üslubu çok yerildi. şu oldu bu oldu. bu konuyla ilgili bilgisi olmayanlar banu k. yelkovan başlığını okuyabilir. konuyla ilgili benim fikrim de orada şu şekilde mevcut: (bkz: #18389785)
gelelim esas konumuza. rıdvan'ın en çok eleştirilen iki yönünden biri dünya futbolu hakkında yeterince bilgiye sahip olmaması. (diğer konunun tarafsız olamayışı olduğunu belirtmeme gerek var mı? ona da değineceğim ileride). "hayır, aslında rıdvan dünya futbolunu biliyor," diyen var mı? olmaması lazım ama olabilir de elbet. neden olmaması lazım? her programda görüyoruz, yabancı futbolcuları tanımıyor. türkiye ligindekilerin adlarını güntekin'e sormasından bahsetmiyorum. güntekin'e sormasını daha çok o isimleri telaffuz etmekten utanmasına bağlıyorum. ben de mesela lisedeyken ingilizce kelimelerin doğru telaffuz biçimlerini bildiğim halde doğru okumaktan utanırdım. ingilizce konuşmak kabus olurdu benim için. bu isim meselesi böyle. ama galatasaray'ın jo'larını, elano'yu falan tanımadığı, avrupa futbolunu messi ve barcelona hariç takip etmediği aşikar kanımca. peki rıdvan'ı bu konuda eleştirme biçimimiz doğru mu? "bilmiyor," diye eleştiriyoruz. "bilmesi lazım," diye eleştiriyoruz. bilmesi gerçekten lazım mı? ya da ne kadar bilmesi lazım?
Karşıyaka Beko Servis
'futbol yorumcusu' dediğimiz şeyin bir tane doğru tanımı yok. olmaz, olmasına gerek yok. çeşit çeşit futbol yorumcusu var. bunlardan birini rıdvan temsil ediyor. diğer birini de banu yelkovan gibiler... bu ikisinin farkı ne? şöyle bir örnekle anlatayım. istatistik diye bir şey bildiniz mi? bu şey ne yapıyor? olayları, olguları, fenomenleri gözlüyor ve onların davranışlarından sonuçlar çıkarıyor. (istatistiğe gönül vermiş insanlardan bu zayıf tanımda ortaya çıkmış olan boşluklar konusunda özür diliyorum ama çok da kızacak bir şey yok. adam olun.) bir de bize fen diye öğretilen disiplinler var. mesela fiziği alalım. fizik ne yapıyor? nedenleri ve sonuçları, nasılları, içsel mekanizmaları, daha doğrusu mekanizmanın kendisini inceliyor. "ne"leri değil. yani fizik içini biliyor, istatistik dışını. rıdvan futbolun fizikçisi. vuruş tekniklerini biliyor, pozisyonları biliyor, içini biliyor. banu yelkovan, caner eler gibi entelektüel yorumcularsa konu hakkında çok büyük bir kültüre sahipler. zaten istatistik gibi bir şeyin sağlıklı işlemesi için bilginin çok büyük ve geniş olması gerekiyor. bu iki yorumcu tipi (ikinci grubu 'yorumcu' saymayanlar olacaktır. yorum yaptıkları durumlarda yorumcu olduklarını, benim de zaten o durumlardan bahsettiğimi hatırlatayım) arasında onlarca gözle görünür fark var. bunlardan önemli olduğunu düşündüğüm ikisi şunlar.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder