23 Temmuz 2012 Pazartesi

izmir buca hakkında

sürekli olarak orospu-fahişe-kevaşe-emmeli-gömmeli-ohhşş...gibi "sıfatlarla" nitelendirilen şehir. bir allahın kulu da çıkıp demiyor ki "istanbul bizim namusumuzdur, bir edebinizi takının be"......hayır dünya üzerinde bu kadar ırzına geçilen başka şehir var mı bilmiyorum. şehir burası olm, sokakta görüp sahip olamadığınız ve eve gelince onu düşünerek mastürbasyon yaptığınız kadınlardan değil (o bile bir tuhaf ya). içinde yaşıyorsunuz siz buranın, bari içine etmeden yaşamasını öğrenin, yaşadığınız yeri kirletmeyin... izmir buca hakkında bu şehirde şöyle bir kış günü, otel fiyatları da ucuzken sultanahmet civarında eski bir osmanlı evinde turist gibi kalmak isterdim. hele birde kar yağacak...otel şöyle ahşap, 19. yüzyıl mimarisine göre restore edilmiş olacak....giyeceksin paltoyu, çıkacaksın yürüyeceksin o ahşap evlerin arasında, eski istanbul yollarında...offf...değmeyin keyife. kendisine nazaran daha küçük bir şehirde* doğup büyümüş ve daha sonra türkiyenin ve dünyanın belli bölgelerini gezmiş biri olarak çocukluğumdan beri hayallerimi süsleyen şehirdi. kendisine kavuşmam yaklaşık 15 yaşımdayken oldu, daha sonra hep hayatımdaydı. başta çok büyülememişti, daha sonra inanılmaz çelmişti aklımı. ama zamanla insanı çok yoran, mahveden bir yer olduğunu farkediyorum sanırım şimdi. kendisiyle geçirdiğim toplasam 7. yılım oluyor sanırım ve ben de akşam elimde biramla "hayallerim vardı, çaldın istanbul.. ne umutla geldim ama ne buldum, hani taş toprağın altın istanbul" diyorum, başka semtine taşıyacağım evimi düşünüyorum, nerden para bulabileceğimi düşünüyorum, neden basit bir öğrencilik faaliyeti sürdürürken beni bu kadar yorduğunu düşünüyorum.."bir o yana bir bu yana yıkıldım, çalış çalış üç beş kuruş kazandım onu da elimden çaldın istanbul" diyenleri düşünüyorum..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder