26 Temmuz 2012 Perşembe

Buca Bosch Servisi

o benim kırgınlığım, o benim kırıldığım, o benim kırılanım... narin aslında, ve biraz da sönük kaldığı için farkedilmiyor saydamlığı... o benim üzüntüm, o benim üzüldüğüm, o benim üzülenim... yaşlanmış aslında, ve biraz sönük kalmış siyah kaşlarının altına sinen korkak gözleri... o benim sevincim, o benim sevdiğim, o benim sevenim... sevimsiz aslında, ve biraz da utangaç kalmış nefret edilmenin verdiği güvensizlikle, o yüzden sert geçer her günü bir kış gibi... o benim uzağım, o benim uyandığım, o benim uyandırdığım... rüya gibi aslında, ve biraz mahmur kalmış gözleri... o yüzden görülmüyor kestane rengi yeşilliği aradan tel tel çıkmış beyazların arasından... o benim serinliğim... Buca Bosch Servisi derler hani, bir mekanı, büyük yahut küçük olsun, güzel yapan içindekiler diye. evi sıcak gelir insana, samimidir, içi kendindendir... doğduğu yer çocuksu gelir insana, çocukça anılar doldurmuştur içine... büyüdüğü yer korkutur insanı, yaşadığı korkularından dolayı... özlediği şehir insanın, özlediği kişilerle dolu olduğu için ayrıdır içinde... gün gelir, bir detaya kapılan bakışlarım, çankayadan yahut eskişehir yolunun uzanabildiği sonsuz asfalttan, belki de samsun yolu kenarındaki bir binanın boş kalan yan cephesinden, kim bilir belki de tam da kızılay'ının sol köşesinden detaysız ve sevimli bir yüz görür diye hep özlemişimdir, hep özlediklerimi içine hapsetmişimdir. parmaklıklar ardına geçen kişi olmaktansa onları kapalı bir kutunun içine sokmak daha kurnazca değil mi? son bir kurnazlık yapıp, bir yaz gününün öğleden sonrası, gölgesine oturduğum ve kocaman yapraklarının hışırtısıyla tatlı güftelerini dinlediğim kavak ağacını da aslında bu mahpusun içinde yaşadığına ikna edebilirsem, belki de bakarsınız dönerim! ama ben dönene kadar: bu memleketin en büyük zindanı olarak kalsın kendisi. bir de istanbulda senelerdir yaşayan birinin kendisine mahpus yakıştırmasını yaptığı için akıttığı gözyaşlarını, hemen komidinin üzerindeki kağıt mendile silsin. atmasın ama mendili, gün olur alır başımı gelirim; denizden yeni çıkmış ağların kokusuyla...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder