31 Temmuz 2012 Salı
Siemens Servisi Balçova
ilk sezonun tamamını seyrettim; artık öngörülerimi (bkz: #9220103) yoruma çevirebilirim. evet, klişeler var; evet, "ilgi çekti; hemen bitirmek olmaz" düşüncesiyle konuyu uzatma çabaları var; ama bunları kabullenince gerçekten de heyecanlı; hatta bazı bölümlerinin bazı yerleri fazlasıyla heyecanlı. klişeler sebebiyle en kral macera filmine bile burun kıvıran ben, prison break'ı ve 24'ü merakla izliyorum. haa, bu iki dizide de bir sürü klişe var; ama ikisi de senaryosundan tutun, kurgusuna kadar oldukça başarılı ve özenli yapımlar. prison break'i gayet ilgiyle ve dikkatle izledim; muhtelif klişeler dışında (özellikle; her problemden son anda kurtulmak) bence 24'ten daha heyecanlı bir dizi olmuş (bu vesileyle lostsever arkadaşlara selam eder, "sen bir de lost seyret" dememelerini rica ederim; zira bir sürü kişiden methini duyduğum için, fırsat bulunca lost'u da seyretme niyetindeyim). gerçi, dört sezonunu da seyretmiş biri olarak 24'ü birazcık kanıksamaya başladığım için, prison break'ı seyretmek yeni bir heyecan oldu ve o yüzden bu diziyi -şimdilik- daha heyecanlı olarak nitelendiriyorum(dur). neyse, artık zamanla anlarım.
netice itibariyle, her sorunda "şimdi götü nasıl kurtaracaklar?" sualinin cevabını merak ettirerek ve çözümü görünce "vay be! çözümü iyi uydurmuşlar anuna koyim" dedirterek ekrana yapıştıran dizidir. şu ana kadar seyretmemiş olan maceraseverlere, -klişeleri kabullenerek izlemelerinin altını çizip- hararetle öneriyorum.
Siemens Servisi Balçova
böyle sezon finali mi olur kardeşim? adamları gecenin bir vakti dağ başında bıraktınız; peşlerinde de bir dünya polis. şimdi biz meraktan çatlayacağız; adamlar da sezon arası boyunca koşuşturacakları için çatlayacaklar.
Siemens Servisi Güzelbahçe
burdan sonra yakalanırlarsa bir daha kaçmak gibi bir şansları olmıyacağından bence yakalanmamaları gerekir..
peki o kadar polisin arasından kaçmaları mucize gibi olmaz mı bence olur..
scofieldlerin babası uzun zamandır ortada görünmüyordu ben helikopteri onun kullanıyo olabileceğinden şüphelendim bi ara, çocuklarını anca o kurtarabilir gibi görünüyor şu durumda zaten..
Siemens Servisi Güzelbahçe
peki veronicaya ne olucak: o evden sağlam çıksa bile yine elinde bir kanıt olmaması lazım yoksa herşey ortaya çıkar..
bu arada lincoln'ün oğlu hapisten nasıl kurtulucak..
dr.sara tancredi o kadar morfin aldıktan sonra hayata geri dönebilecek mi.. dönse bile hapisten kaçanlara yardımdan ceza yeme ihtimali var.. gerçi babası büyük ihtimalle başkan yardımcısı olucak, o sayede yırtabilir diye düşünüyorum..
ancak bizimkiler yakalanmazlarsa diğer kaçakların ve hapishanenin hikayede pek bir işlevi kalmayacağı için konuyu nasıl genişleticekler.. işte takıldığım nokta burası eğer kaçakların hepsi yakalanırda hapse geri dönerlerse ve tekrar kaçarlarsa yuh derim..
Siemens Servisi Çiğli
daha önce yaptığım senaryo tahminini götümde patlatan bir sezon finali oldu. gerçi kısmen tutturdum, en azından haywire'ı "aaa bak kuş" diye kandırdılar, ve 5 kişi kaldılar. bokun suyu oldu böyle bi yerde bitmemeliydi. scoffield şimdi de tarım konusuna el atarsa şaşırmam. "arpaların arasına saklanalım köpekler kokumuzu alamaz" veya "gelinciklerle kıyafetleri kırmızıya boyayın" gibi.
polisler sara için pasibıl ovırdoz dediğine göre ölmemiş olabilir, sıradan uyku salyası da olabilir onlar.ıyaekh.
Siemens Servisi Çiğli
t-bag abruzzi'ye tecavüz edecek. ağır ağır hem de.
avukat hanım steadman'ı gördüğüne göre , ya 2. sezon 5 bölüm falan olacak, ya da hanımefendi de ölecek. başka türlü başkan'ın başkan kalması mümkün değil, olaylar çözülür. senaristlerden daha akıllı olduğumu sandınız dimi? yanılıyosunuz.
sanki herkes bi şekilde yakalanacak da tweener kaçacak gibi görünüyo, ağlarım.
haywire kafanı sikiim çocuum o nası kaçış?
8 tane davar 1 minibüsü ittiremediniz canınıza sıçiim.
2. sezon yarın başlasa keşke. tadı kaçacak.
Siemens Servisi Bayraklı
sezonun son bolumunde bizi yine dumura ugratmis dizi. ulan ucaga binselerdi de rahat etseydik. simdi bekle babam bekle. ha bir de 2. sezon basinda bunlari yakalayip geri atarlarsa artik cus derim. 1. sezon boyunca kasildik kasilidik kactilar kacacaklar, kacmak uzereler diye bi sezon daha ayni sey cekilmez. umarim 2. sezon icin orijinal fikirleri vardir.
dizi finalindeki diğer her şeyi geçtim, sara'nın ölmesine taktım ben. yapılır mı bu kardeşim ya! 2. sezon aa bakın ölmemiş diye canlandırsınlar, talep ediyorum bunu.
Siemens Servisi Bayraklı
ayrıcana; abruzzi madem o kadar öldürme yanlısıydı, çaksaydı ya baltayı t-bag'in kafaya? t-bag'de maşallah ne kontrollü adammış, benim elimi kesseler yarım saat bağırırım, adam 2 dakika inledi sadece..
bir de lincoln'ın oğlu vardı onu unuttular galiba son bir kaç bölümdür. lan yoksa 2. sezon bu veledi kurtarmak için hep beraber yine hapse mi girecekler? yok canım o kadar da değildir..
Siemens Servisi Narlıdere
1.sezon finalinde (22.bölümde) adrenalin dozu yüksek yürekleri hop hop öden kovalamaca sahnesiyle son bulan dizi.
her nekadar 22.bölümün ismi "flight" olsada o uçağa..
Siemens Servisi Narlıdere
hapishaneden dombili ve yaşlı amca olmadan kaçılmıştı 21.bölümde, sezon finalimizde ise polisler arkada bıraktıkları izler sayesinde sürekli peşlerindedir. hapishane içinde biriktirilen nefret ve kin duygusu nihayet günyüzüne çıkarak bölünmeler meydana gelir. havaalanında bekleyen uçağa da tam yetişecekken polisler çıkagelir her nekadar bölümün ismi "flight" olsada uçak bunlar olmadan havalanır kaçar gidir, bizimkiler yeniden ormanlık alana dalarak birkaç aylık sezon arası dinlenme moduna geçerler.
bu dizinin previously on ları çoğu bölüm başında değişik kişilerce (sanırım hepsi dizi oyuncuları) seslendirilmiştir.. mesela 9. bölümdeki abi hayattan bezmiş şekilde seslendirirken bu kısmı 6. bölümde hatun hayat verir.. fazla dizi izlemediğim için garip geldi, izlediklerimde mesela lostta öyle değil bak.. her bölüm tok sesli bi abi var o diyor "previously on lost".. bir entry i daha lost a bağlayarak düğümleyip ortamdan uzaklaşıyorum..
Siemens Servisi Karşıyaka
zannımca 21. bölüm izlendikten sonra, sikoyfild in napıp edip elemanlarımızı kaçıracağı zati belli olduğu için, abruzzi nin kime ibnelik yapacağı en çok merak edilen husustur. . bi kere t-bag i şutlayacağı kafadan belli, tweener i abruzzi yollamazsa sikoyfild yollar. gerisini de izleyip göreceğiz. db cooper a üzülmemek elde değildir lakin gider ayak 1 milyon değil dedikten sonra herkes 50 60 falan dicek sanırken para sanki cebinden çıkarmış gibi cimrilik yapan senaristler yüzünden 5 milyon demesi hayal kırıklığına uğratmıştır.
ivmesi felaket düşen ama yirminci bölümle toparlayan, son bölümüyle de eski bölümlerini hatırlatırcasına keyif veren bi yapıya bürünmüştür. lost bi kefede, bu diğer bi kefede abicim. dizi seyreden adam değildim ama meğer benim bıraktığım yerden almış yürümüş bu yapımcılar, senaristler.
Siemens Servisi Karşıyaka
- bize seyrettiğiniz diziyi tarif eder misiniz?
- şimdi lincoln diye bi adam var, hapse giriyo başkan yardımcısının.... planlar dövme ola.... isyan sayesinde kapatılma yaptırı... o plan işe yaramayınc... dışarda gizli servis elemanları adamın evin... avukatlar tehdit alı.. harikulade bi doktor kızla bizimki arasınd... kaçma... çok heyecanlı bi dizi, sabırsızlıkla bekliyoruz her bölümülü*
- evet peki siz bize izlediğiniz diziyi anlatın lütfen.
- şimdi bi tane ünlü zengin adam var, bi de zengin olmayan ama delikanlı bi genç. kızımız aralarından birini seçecek ama karar veremiyor. aileler de birbirleriyle didişiyolar hep. eski husumetleri var bayağı öncesinden. sonra ailenin birinin bi de genç kızı var, konservatuara gidiyo gizli gizli, ailesi hukuk okuyo zannediyo. onun da okuldan hoşlandığı bi çocuk var ama çocuğun dikkatini çekemiyo pek zavallım* vallahi ailecek meraktan ölüyoruz her hafta n'olacak diye.
- hmm evet sizin dizi de iyiymiş, size iyi seyirler.
- haa bu arada amerikalılar salak efendim, bak bizim dizinin bütün konusunu almış kendi dizilerinin sadece yan hikayesi yapmışlar. oysa o çocukla doktor arasında (ya da jack, sawyer, kate) ne olacağı üzerine kırk bölüm çekebilirlerdi. müsrif bunlar canım.
Bosch Servisi Karabağlar
benim senaryom şu şekilde;
herşeyi düşünen scoffield hapisaneye gelmeden önce pilotluk eğitimi de almıştır. t-bag'in orospu çocuğu olması ve abisinin kalın boynu, abruzzi ve 2 adamını beline beline vurmak suretiyle öldürmeye yetecektir. bu da helalinden 3 adamın eksilmesi demektir(abruzzi ve uçağı getiren 2 lavuk)(belki bu arada sucre veya diğer zenci kardeşimiz ölebilir) tweener zaten kendi yoluna gidiyo, e db cooper'la şişko da geride kaldı, haywire'ı da "aa bak kuş" diye kandırdın mıydı al sana 5 kişi. adam başı 1 milyon $ iyi para.
Bosch Servisi Karabağlar
cnbc e'de izlediğim en iyi dizilerden biri... the o.c.'nin yerine konulduğunda kızmıştım ilk başta ama şimdi de her perşembe prison break olsa o.c. olmasa da olur diye düşünmeme neden olan dizidir... ayrıca lime wire'dan indirdiğim birkaç bölümden birine görüntü kalitesi nasıl diye bakarken ileride neler olacağı hakkında istemeden çok şey öğrendiğim ve bunu yaptığım için kendime küfür ettiren dizidir...
Siemens Servisi Gaziemir
oz dizisinin uzun süre etkisinde kalmış biri olarak fragmanlarını tv'de ilk gördüğümde bayağı heyecanladığım ve acaba oz'un tadını verebilecek mi diye meraklandığım dizidir.
şimdi ise, yaklaşık 2 aydır cnbc-e kanalında yayınlanan bu diziyi oz ile kıyasladığımda hapishane ortamı dışında herhangi bir ortak noktalarının olmadığını farkettim.
özetle ve kıyasla;
oz, izleyiciye oswald hapishanesindeki mahkumların hapishane içi yaşantılarını, birbirleriyle ve yöneticilerle olan ilişkilerini aktarırdı. oz'da hapishane içinde gelişen olaylar, yine hapishane içinde kalırdı. dışarısı yoktu. oz'da homeboys, the brotherhood, muslims, irish, italians, latinos isminde birbirleriyle sürekli çatışan gruplar ve bu grupların içinde her birinin farklı hikayesi olan karakterler vardı. yapımcılar diziyi her hafta farklı bir grup karakteri üzerinde yoğunlaştırırdı. oz, ortalama bir amerikan hapishanesinin içinde olan biteni hiçbir görsel kısıtlamaya gitmeden tüm vahşetiyle gözler önüne sererdi.
Siemens Servisi Gaziemir
prison break'de ise hapishane içi diğer grupların bahsi geçmez. üzerinde durulması gereken tek grup varsa, o da firar grubudur.
ve prison break, oz'daki gibi hapishane içindeki tüm mahkumların tek tek her biri üzerinde yoğunlaşmaz. ön plandaki karakterler firar grubunda yer alan veya firar grubuyla etkileşim içinde olan karakterlerdir (sucre ,t-bag, abruzzi, westmoreland, c-note gibi). prison break'de sadece hapishane yoktur, dışarısı da vardır. iç ve dışarıdaki olaylar birbirini bağlar.
prison break'de konu çok daha detaylı, derin dolayısyla her an sürprizlere açıktır.
Siemens Servisi Buca
kızların olan bitenle alakalanmaktan çok wentworth milleri görmek için seyrettiği dizi.**
bir arkadaş ve onun kız kardeşiyle elde kumanda, televizyon karşısına oturulmuş kanaldan kanala sekilmekteyken kız kardeş kişi haykırır;
- aay dur değiştirme! oooo ne be!! (wentworth miller i kastediyor...)
- bu...prison break diye bi dizi...
- değiştirme kalsın.
- ama tam takip etmedik ki önceden, konu falan...
- boşver konuyu ya.
20. bölüm itibariyle neredeyse tüm hapishanenin kaçıştan haberi olduğu dizi. yok tamam diziyi bitiyorsunuz anladık da, bu kadarda salmanın anlamı yoktu yani.
Siemens Servisi Buca
ancak yine sürükleyicidir, yine bakalım kimler ölecek kaçarken diye düşündüren, sara son dakikada gelip kapıyı açacak mı, westmoreland kan kaybından ölecekte diğerlerini yavaşlatacak mı, bellick zamanında iplerinden kurtulup milleti uyandıracak mı, pope michael'ın kafasını kıracak mı diye merak ettiren dizidir.. işin yoksa 1 hafta bekle..
Siemens Servisi Bornova
18.bölümü ile heyecanı ve atraksiyonu tavana vuran dizi.
leaked olan 18.bölüm henüz montajı tamamlanmamış bir halde. bir kaç konuşma orjinal seslendirme ile, bazı yerlerde yönetmenin notları var. ve altta kareler sureler hakkıdna sayaçlar dönüyor.
yakında tekrar çekimlerle beraber hiç montajlanmamış bir halde internete sızarsa hiç şaşmamak lazım.
Siemens Servisi Bornova
scoufieldlerin babası çok uluslu çok gizli bir örgütün has adamlarından biriymiş. yeni bir dünya savaşı çıkmak üzereyken bir bilgi sızdırıp engel olmuş.
idamlık abi nakil sırasında öldürülmek isteniyor, babası kaçırıyor , sonra babasını kurtarmak için teslim oluyor. seksi doktor yamuk yapıyor. spoiler la falan olacak gibi değil, izlenmesi lazım.
baş gardiyan kaçış planlarını öğrendiği sırada bölüm bitiyor.
--- spoiler ---
--- spoiler ---
lost'un tek rakibi.
İzmir Siemens Servisi
insanin uzerinde garip bir etkisi olan dizi. hicbir dizinin ba$ligina gidip bolum bolum yazan, okuyan biri degilimdir. 100 tane diziyi de takip etmem ama bu dizide catik ka$li bir eleman da oynasa, bazi sacmaliklar da olsa her per$embe mal gibi oturup bitkisel hayatta gibi izliyorum. bu da kurgunun bir ba$arisi olsa gerek.
İzmir Siemens Servisi
yani dizi $u andan itibaren sicip sivamaya da ba$lasa muhtemelen her per$embe normal hayata tam anlamiyla 1 saat (reklam aralari haric) mola verecegim. hayat garipmi$ hakikaten.
Buca Siemens Servis
fenerbahçeliler hariç herkesin birşeyler söylemesinin sebebi yine kendi yaptıkları olan takım. sorular soruyoruz, cevap yok. yok mu bu takımın destekleyeni, gönül vereni.. şu sorulara mantıklı cevaplar istiyoruz:
soru: şike yaptınız mı? soruya 2 türlü cevap var. en aptalcası sadece biz mi yaptık. bu direk şikenin kabulü anlamına gelir ki hiçbir mantıklı fenerbahçelinin bu argüman üstünden yürüyeceğine inanmam. buna verilen cevabın en güzeli "hayır şike yapmadık" olmalıdır.
Buca Siemens Servis
soru: şike yapmadıysanız sizi haksız yere şampiyonlar ligine göndermeyen ve trabzonsporun gitmesine vesile olan tff aleyhine cas'a açmış olduğunuz davadan niye vazgeçtiniz?
soru: şike yapmadığınıza göre savcının önünde korkarak size tarihinizin en ağır iftirasını atan ibrahim akın hakkında neden bir açıklama yapma gereği duymuyorsunz?
soru: şike yapmadığınız halde yöneticilerinizi şike yapmaya teşebbüs etmekle itham eden türkiye futbol federasyonunu niye ağır bir dille eleştirmiyorsunuz? hatta neden size bu iftirayı atan federasyonu düşürme çabası içinde değilsiniz?
soru:"58. madde değişmesin değişmesini istemek suçun kabulü olur" gibi herkes tarafından saygı uyandıran bir açıklama sonrasında 58. madde bir sabah aniden değiştiğinde neden tahkim kuruluna itirazda bulunmadınız?
Buca Siemens
cas davasi namusumuz diyip geri ceken, cemaate karsi son kaleyiz diyip kadir topbasin oglu huseyin topbasi yonetime alan klup. aziz yildirimin klubu baska bir sey degil, he ayrica namuslari ve duruslari konusunda bilgi almak icin entrymi yeniden okuyun...
Buca Siemens
cemaat ele geçirmek istiyor, fenerbahçe üzerine oynanan oyunlar, bu bir fenerbhçe operasyonudur... sonra al kulübü ellerinle siyasi iktidara teslim et. umarım tribünler uyanır artık olan bitene. iktidar tarafından "kendisine oyun oynandığını iddia ederken" iktidara daha da yaklaşmanın anlamını ben size anlatmayayım, siz kendiniz çıkarın.
Buca Siemens Servisi
empati yeteneğinden yoksun insanların hala ve ısrarla yerden yere vurmaya çalıştığı takımım...
baştan söyleyim, takımımla ve yönetimimizle gurur duyuyorum. isteyen bundan sonrasını okumayabilir. empati yok kimsede nasılsa...
öncelikle: yeter, bi nefes alın birader. sezon bitti hala bitmediniz, kötülemekten karalamaktan.
işyerinde, sokakta, burada, gazetede, her yerde fenerbahçe konuşuluyor. işyerinde sigara içmeye çıkıyorum, dışarda gs'li bjk'li elemanlar var, yanlarına gidiyorum fenerbahçe'den konuşuyolar. olabilir. 2. kez sigaraya çıkıyorum, aynı adamlar, yine fenerbahçe konuşuyor. ertesi gün aynı sahne, sonraki gün yine aynı. artık dayanamadım, dedim ulan ibneler, siz neden bi kere de kendi tamınızdan bahsetmezsiniz vs vs... neyse, lafı uzatmıycam.
Buca Siemens Servisi
ben bu 3 temmuzdan sonraki gelişmeleri şuna benzetiyorum. empati yapamayan arkadaşların verdiğim örneği çok iyi analiz etmesini rica ediyorum. zira bu örnekle de anlayamazlarsa, mümkün değil anlayamazlar:
oturduğum sitede yasak olmasına rağmen herkes balkonunu pimapenle kapattı. yönetici de yasağı getiren kişi olmasına rağmen ses etmedi.
yasak olmasına rağmen tüm komşularım balkon duvarlarına çanak antenler koydu. yönetici antenler takılırken gördü, yine ses etmedi.
tam olarak ısınamayanlar yasak olmasına rağmen yöneticiden gizli ek petek taktırdı evlerine. yönetici duydu sesleri ama yine bişey yapmadı.
sonra sen de bi gün pimapenciye gittin, sırf abi kaça yapılıyo bu pimapen diye sormak için. (bak pimapen taktırmaya niyetli vs demiyorum, iddialara göre konuşuyorum, yani hadi velev ki öyle olsa bile diyorum yani. bence pimapenciye bile gitmedi ya, neyse...)
yönetici seni gördü ve kurallara uymadığın için seni siteden attırdı.
isyan eder misin? yoksa "bir yerlerden başlanmalıydı", "bu düzensizliğe bir dur denmeliydi" mi dersin. "adam beni atmakta haklı" mı dersin balkonundan diğerlerinin her türlü usülsüz evlerini balkonlarını izleyerek sigara içerken?
sonradan siteden atıldıktan sonra bi de öğreniyosun ki, pimapen taktırmanın cezası da kaldırılmış... vs vs...
bilmem verdiğim örnek yeterli olur mu? daha fazla uzatmanın anlamı yok örneği, anlayan anlamıştır ama işine gelmediğinden o da anlamaz. neyse... bu haksızlığa ses etmeyen herkes benim nazarımda suçludur.
30 Temmuz 2012 Pazartesi
Bayraklı Beko Servisleri
kesinlikle sansasyonel bir takım olmamıştır. entry sayısı üzerinden sosyal medyada büyüklük tartışmasına girilecekse; sözü geçen takımın twitter ve facebook'daki takipçi sayılarına bakılır, öyle karşılaştırılır. ayrıca daha çok konuşulmak daha büyük olmak ya da başarılı olmak anlamına gelmez çünkü malum takımın neden çok konuşulduğu da ortadadır.
Bayraklı Beko Servisleri
3+1 i hayatımıza sokan takımdır.
daha önce 3 büyüklerde*** oynayan burak yılmazı transfer ederek, tek büyük kadrosunu genişletmiştir.
çok mu gerekliydi orası muamma..
gerçi beğenmediğimiz adam geçen senenin açık ara farkla gol kralı oda ayrı birşey
zöge: hani bilecik diye bir yer yoktu ?
Bayraklı Beko Servis
ligler bitip galatasaray'im kupalari kaldirdiginda referans olarak gostercegim entrym budur sayin sozluk. camiasiyla, futbolcusuyla, taraftariyla bir butun olabilen turkiye'deki tek takimdir. baskaninin sucunu uslenmeyip ikiye bolunen, tescilli sikecilere benzemez, cumhuriyet kurup(!) vatandasini baska takiminkiyle karistirip taksi icinde mesaleyle aleve vermez, bu takim kucuk hesaplarin degil buyuk hedeflerin pesindedir. cikar sahaya oyununu oynar, kupasini kazanir. yani galatasarayli olmak bir ayricaliktir, kaliteliyi basitten ayirir.
Bayraklı Beko Servis
Bayraklı Beko Servisi
tam bir devlet kuruluşu haline gelen kulüp. akp politikası malum, önce makyajla sonra ele güne yok pahasına sat. satıldığı günleri de görecek bu gözler zira o gün başarısızlıklarında inlerinden çıkmayan taraftarı doğal olarak yine yanında olmayacak. kullanılıp kenara atılan benzeri için
Bayraklı Beko Servisi
hakkında rakip taraftarların yazdığı kompleks dolu satırları gördükçe attığı adımların nasıl koyduğunu daha iyi anlamamı sağlayan kulüp. yok devlet kuruluşuymuş,yok satıldığı günü görecekmişiz. allahtan köpekler istedi diye atlar ölmüyor.
Bosch Servisi Güzelbahçe
türkiye'nin en büyük kulübü olmasını içine sindiremeyen,
(bu kısım ağır küfürler içeriyor +18 ) bazı anasının amını siktiklerimi, 3 temmuzdan beri göt göt konuşanları, hala yarak kürek entry girenleri yuvarlak masada götünden sikmiştir.
Bosch Servisi Güzelbahçe
geçen sene mezara konulup üzerine toprak atıldığı halde şampiyonluğu sadece bir golle kaçırmış takım. bu sene yeniden kavuşacağı ihtişamı, geçen seneki o bitmiş halinden bile nemalanamayıp bir golle şampiyon olanları göt korkusuna sürüklemektedir.
Bosch Servisi Bayraklı
bazı babası bilinmezleri fazlasıyla memnun etmiş, şaibeli, yüz yıllarca anlındaki kara lekeyi temizleyemeyecek takımdır. avrupa kupasına gitse ne olur, gitmese ne olur. hala başkanı içerdedir, yöneticileri futboldan bir kaç yıl men cezası almıştır.
Bosch Servisi Bayraklı
şampiyonlar liginde oynayacak kulüptür. çekemeyenler, üç buçuk atanlar bir soluklansın başlığın altını kirletmesin. geçen sene de federasyon üyeleri ali helvacı ve şimdiki gs ceo'su tarafından engellenmese lig'de de muhtemelen şampiyondu, şampiyonlar liginde de çeyrek finale gelirdi en azından. emenike-niang'lı forvet, luganolu-yobolu defans, mevcut ortasahaya diarra kalitesinde bir adamın gelmiş hali bugün hala öten yavşakların ağzını açtırmayacaktı. şimdi onlar düşünsün!
Bosch Servisi Narlıdere
kimsenin masum olduğunu düşünmediği kulüptür. önce o havalar geçilecek. bazıları şikeyi sindirmiştir, o kadar. en büyük savunmanın bakın bakın siz de yapmışsınız olduğu bir süreçten bahsediyoruz.
sonra da 24 ağustos 2011 hatırlanacak.
hakkında fifa'ya mail bombardımanı yapılmalı, nasıl böyle skandal karar verirsiniz diye ağlanmalıdır. gerekirse cas'a dava açsın bukalemunlar, bak bursa hemen tedbir kararı aldırdı*.
Bosch Servisi Narlıdere
harbiden birilerini göt etmiş takımdır. şimdi takım küçülme kısmını minimum hasarla kapattı, tekrar büyümeye başlayacak. sizin de elinizden bir şey gelmez sevgili bukalemunlar. ilk olarak şampiyonlar ligi yayın havuzundan aldığımız paya üzülün, biz gidemesek 10 milyon euro gibi ekstra bir geliriniz olacaktı. ha belki ön elemede takılırız, en iyisi gidin bizim rakibin tribünleri doldurun, evet en sağlam plan bu.
Bosch Servisi Konak
uefa, sopasını birilerinin eline vermiştir. aylardır kulüpler,milli takım ceza yiyecek diye ortalığı velveleye veren o malum kulüplerin yaptıkları her türlü lobi çalışmaları bir taraflarında patlamıştır. fenerbahçe'ye nasıl zarar veririz, nasıl geriletiriz, taraftarlarını nasıl tahrik ederiz diye düşünen adamların ağzına tıkılmıştır bu sopa. afiyet olsun.
Bosch Servisi Konak
şike davası boşuna devam eden takım. nasılsa herkes kendisi hakkında hüküm vermiş. masum olduğuna inanlar tarafından tertemiz olduğu, şikeci olduğuna inananlar tarafından da şikeci olduğu varsayımı hiç değişmeyecek. öyle bir derin devlet var ki milletin dediklerine baksanız fener'i hem batırmaya hem de aklamaya çalışıyor.
not: aslen dedem kardemir karabüksporlu ama biz doğma büyüme fenerliyiz. bütün akrabalar filan hep orda ama.
Bosch Servisi Buca
birazdan uefa'nın da fenerasyon diye anılmasına sebebiyet veren takım.
helvacıyla arıboğan olmasaydı geçen sene de bileğinin hakkıyla kazandığı şampiyonlar ligi hakkı gaspedilmeyecekti. bu sefer içki masalarında fenerbahçe'yi kötüleyecek, savcının "%90'ı yalandı" dediği haberler için uefa müfettişi'ne "%100 doğru" diye jurnalleyecek tipitipler olmadığı için hak ettiğini almış oldu.
Bosch Servisi Buca
uefa şöyle zükecek böyle dikecek milli takım bile alınmayacak diye her gün yaygara yapan galatasaray medyasına da kapak olsun!
26 Temmuz 2012 Perşembe
Buca Bosch Servisi
o benim kırgınlığım, o benim kırıldığım, o benim kırılanım... narin aslında, ve biraz da sönük kaldığı için farkedilmiyor saydamlığı...
o benim üzüntüm, o benim üzüldüğüm, o benim üzülenim... yaşlanmış aslında, ve biraz sönük kalmış siyah kaşlarının altına sinen korkak gözleri...
o benim sevincim, o benim sevdiğim, o benim sevenim... sevimsiz aslında, ve biraz da utangaç kalmış nefret edilmenin verdiği güvensizlikle, o yüzden sert geçer her günü bir kış gibi...
o benim uzağım, o benim uyandığım, o benim uyandırdığım... rüya gibi aslında, ve biraz mahmur kalmış gözleri... o yüzden görülmüyor kestane rengi yeşilliği aradan tel tel çıkmış beyazların arasından...
o benim serinliğim...
Buca Bosch Servisi
derler hani, bir mekanı, büyük yahut küçük olsun, güzel yapan içindekiler diye. evi sıcak gelir insana, samimidir, içi kendindendir... doğduğu yer çocuksu gelir insana, çocukça anılar doldurmuştur içine... büyüdüğü yer korkutur insanı, yaşadığı korkularından dolayı... özlediği şehir insanın, özlediği kişilerle dolu olduğu için ayrıdır içinde...
gün gelir, bir detaya kapılan bakışlarım, çankayadan yahut eskişehir yolunun uzanabildiği sonsuz asfalttan, belki de samsun yolu kenarındaki bir binanın boş kalan yan cephesinden, kim bilir belki de tam da kızılay'ının sol köşesinden detaysız ve sevimli bir yüz görür diye hep özlemişimdir, hep özlediklerimi içine hapsetmişimdir. parmaklıklar ardına geçen kişi olmaktansa onları kapalı bir kutunun içine sokmak daha kurnazca değil mi?
son bir kurnazlık yapıp, bir yaz gününün öğleden sonrası, gölgesine oturduğum ve kocaman yapraklarının hışırtısıyla tatlı güftelerini dinlediğim kavak ağacını da aslında bu mahpusun içinde yaşadığına ikna edebilirsem, belki de bakarsınız dönerim! ama ben dönene kadar:
bu memleketin en büyük zindanı olarak kalsın kendisi.
bir de istanbulda senelerdir yaşayan birinin kendisine mahpus yakıştırmasını yaptığı için akıttığı gözyaşlarını, hemen komidinin üzerindeki kağıt mendile silsin. atmasın ama mendili, gün olur alır başımı gelirim; denizden yeni çıkmış ağların kokusuyla...
Buca Bosch Servisi
bir karnavala katılır gibi kızılay... sakarya'nın obur kedileri balık peşinde koşar... ara sokaklardan bira kokuları... yüksel'den şıkıdım bir yar geçer... elim ayağıma dolaşır... konur'u karanfil'i aşındırınca sıra sıra bakanlık... bakanlar çekilsin başbakan geliyor!.. bir ayağım atatürk bulvarı'nda şıpınişi kuğulu park... ne de yalnız, ne de dingin bir nefeslenme... zamanın durduğu sonbahar iklimi bir serinlik... ağaçlar kapatır güneşi elleriyle ve tunalı'da tabanvay gidilir... tam da piyasa vaktidir şimdi... görüm görüm görülür taze kızlar, karum'a doğru süzülür haspalar... botanik parkı'nda dinlenip atakule'ye varınca şehir biter birdenbire... kenar çizgisine dokunacak olursun sahiden de!.. sonra bir de tepeden seyredersin ankara'yı... ankara giderek içine çekilir... uçar gider yalnızlığı, neşeli iç geçirmelerle sarışın ışıkların hükmü sürer...
Buca Bosch Servisi
sana hep ankara'dan bakıyorum... üstünde tiril tiril bahar meltemi... kokundan arta kalan nefeslerimi çekmeliyim içime... sana hep ankara'dan bakıyorum... yüreğimi çalıp kaçırdığın yerde aramalıyım seni... bir yerlerde bıraksan da elindeki şiirleri... ankara'dan seyretmiştim seni... bir yaz vakti sokaklara ufalayıp giderken yüreğimi...
Buca Bosch Servisi
siz yorgunsanız yorgundur ankara bi başka batar güneşi, aşıksanız sokaklar bir başka renkli ve olabildiğine sizindir; ikinizindir, dostlarla başka bir çınlar kahkahalar sokaklarda...ankara adeta yaşar sizinle ve yaşamaz aynı zamanda... severek terk eden sevgili gibidir öte yandan sanki aynı atar kalbiniz; ama usulca uzaktan, uzaktan uzağa, çok yaklaşmadan...belki bu yüzden resmi gelir insana, bu yüzden soğuk...belki de bu şehri sevmediğini söyler durur diliniz, her fırsatta bir gün gideceğinizi; oysa ki siz gitseniz bile o sizden gitmez.
Buca Bosch Servisi
bahar geldi bugün bu şehre. okuluma* gittim, bahçesinde oturdum. gözlerimi kısıp güneşe baktım. işi astım, güzel insanlarla özlediğim yüzlerle konuştum, güldüm, gülümsedim... açık havada dondurma yedim. eskisi gibi mutlu oldum. bahar geldi bugün bu şehre...
Buca Bosch Servisi
gündüzü hakkında çok iç açıcı şeyler söyleyemiyeceğim ama gecesi bambaşka memleket.
sabahları üzerine yapışmış memur sıfatının hakkını verircesine gri, bezgin... bitsede gitsek der gibi bakıyor, en ışıl ışıl en cıvıl cıvıl günde bile. güneşin binbir türlü şımarıklığı bile yetmiyor o griliği parlatmaya. lakin hafiften güneş batıya dönmeye görsün. daha kararmadan bir değişik oluyor hava, turuncu, lacivert, beyaz, kırmızı, sarı... bob ross tablolarına dönüyor resmen gökyüzü.
Buca Bosch Servisi
ve karanlık, işte bütün olayı bu noktadan sonra başlıyor ankaranın bence. ışıl ışıl olmak bir şehre bu kadar mı yakışır? tepesi çok; seçin birini, dikmen sırtları olur, bilkent üçün orası ya da ne bileyim çankaya, imkanınız varsa birine çıkıp bir gece bakın. resmen döpiyesi fırlatıp atmış bir kenara ortamlara akmaya çıkmış bir afet-i devran oluvermiş. oturup izlemekten kendimi alamıyorum;
her sabah lanet okuduğum şehre her akşam yeniden içim ısınıyor, cama yapışmış anlamsız anlamsız sırıtırken buluyorum kendimi.
ozledigimdir. hangi ara boylesine sevdirmistir kendini bilinmemektedir. gizliden gizliye yerlesmistir kokusu insanin icine. hani oyle esas memleketim gibi deniz koktugundan da degil... kendine hastir herseyi. havasi, suyu, sokaklari, insanlari kendine has. hele simdi bahar geldiginde... sever ankara baharlari...'ilk'i de 'son'u da sever. her bahar baska guzelligini sunar size. siz yeter ki sirtinizi donmeyin ona. bastan "sevmiycem seni karanlik sehir!" demeyin. o size yol gosterecektir. kizilaydan baslayin siz, gerisi gelir.
25 Temmuz 2012 Çarşamba
Bosch Servisi Bayraklı
sel veri merkezini vurduktan sonra, sim aktif değil uyarısını hatta göre farklı farklı zamanlarda vermiş operatördür. istanbul'dan 600 küsür km. uzakta olan ailemin evindeki 3 hattan biri dün sabahtan beri çalışmazken diğer ikisi akşam saat 10 civarlarında iptal olmuştur. nitekim ankara'da olan bendenizin hattı da milli maç esnasında heyecana dayanamayıp ruhunu teslim etmiştir. selin üzerinden geçen 26, dün akşamdan beri geçen 12 saate rağmen halen bir düzelme de bulunmamaktadır.
Bosch Servisi Bayraklı
Bosch Servisi Narlıdere
sel baskını yüzünden sadece istanbul ve çevresinde değil ankara'da da öğleden sonra vermeye başladığı hizmeti kesilmiş olan gsm operatörüdür. tüm veri akışını tek bir noktada kurulu olan veri merkezinde toplamak yerine bölge bölge farklı veri merkezleri kurarak bu yoğun akışı yönlendirmek daha akıllıca olabilirmiş. istanbul'da vodafone'u sel basması sonucu ankara'da oturan ve 11 yıldır telsim/vodafone kullanan birisi olarak kendimi anadolu'nun en ücra köşelerinde oturan bir vatandaş gibi hissediyorum. açıkçası 11 yıldır hiçbir şekilde sorgulamadan kullandığım bu gsm operatörü cem uzan zamanından sonra bazı alanlarda çok fazla yol almamış görünüyor. böyle giderse ne yazık ki kendisi daha fazla müşteri kaybedecektir. 11 yıllık bir kullanıcı olarak açıkçası başka bir operatöre geçmenin vakti gelmiş gibi görünüyor fakat içimdeki vodafone sevgisine yenik düşüyorum çoğu zaman.
Bosch Servisi Narlıdere
edit: aslında vodafone türkiye'nin telsim zamanından sonra alt yapı konusunda ve başarılı reklam kampanyaları ile oldukça yol aldığına karar verdim. başta vodafone türkiye'nin danone gibi bir şirketten ceo seçmesine şüphe ile bakıyordum fakat vodafone türkiye'yi sel bastıktan sonra yapılan başarılı yönetim ile çok doğru bir seçim yaptığını anlamış oldum. ayrıca bugün gönderilen mesaj ile kasım ayı faturalarında %5 indirim yapacağını açıklayarak müşterilerini sevindirmiştir.
Bosch Servisi Karşıyaka
balıkesir'de öğlen vakitleri vodafone'a kayıtlı böyle bir numara bulunmamaktadır derken akşam üstü aradığınız kişiye ulaşılamıyor şeklinde biraz daha normale yaklaşmış operatördür.
selden dolayi etkilenip bazi bolgelerde calismamasini anlayabildigim fakat web sitesinin neden calismadigini halen anlayamadigim dunya devi gsm operatorudur.
şu sel felaketi sayesinde, şirketi cem uzan'dan devraldıkları günden bu yana pasta, cila dışında adam akıllı bir alt yapı yatırımı yapmadıklarını bu gün acı bir şekilde tecrübe eden 11 yıllık bir telsim/vodafone abonesi olarak, numara taşıma seçeneğini değerlendirmeye başlamama neden olmuşlarıdır.
Bosch Servisi Karşıyaka
ilk 3g ihalesini kazanan turkcell'e karşı
ilk önce numara taşınabilirliği, ilk önce numaraları taşıyalım sonra 3g diye kıçını yırtarak ihaleyi iptal ettiren bu güzide şirket,
şimdi ne halt ettik de numara taşıma olayında bu kadar direttik diye kafayı taşlara vursa yeridir.
Bosch Servisi Karabağlar
"dünya devi" vodafone'un türkiye'ye sadece ve sadece düşeş operatör* bulduğu için geldiğini,
gelirken yanında çantasından gayrı hiç bir şey getirmediğini..
ismi cismi dışında hiç bir vodafone'luğunu henüz göremediğimiz,
Bosch Servisi Karabağlar
el memleketlerde beleşe telefon dağıtıp kontratlı tarifeler sunarken burda halen 3-5 kontörün hesabını yaptığını,
turkcell ile yarışamayacak düzeyde iyi çekmediğini ve bugün yaşanan sel felaketi akabinde derhal çöktüğünü göz önüne alırsak bu vodafone değil olsa olsa bizim bildiğimiz telsimden başkası değildir..
bunların yaptığı en işlek caddeye mc donald's tabelasıyla dükkan açıp, içinde köfte ekmek satmak..
hayır merak ediyorum bu türkiye'ye özel bir uygulama mıdır..?
yani, "ulan bunlar zaten bi boktan anlamaz, koyver gitsin, bizim esas kalitemizden haberleri bile olmaz" zihniyetiyle mi yönetiyorlar vodafone'u acaba?
Bosch Servisi Çiğli
dün akşam 150 kontör yüklemiş olan şahsıma bugün bakiyeniz yok filan diyor. bakiye sorgusu için aramaya kalktığında sonuç bilinmiyor diyor. böyl tuhaf işler çeviriyor bugün. tunceli'de oluyor bütün bunlar üstelik. havaların güneşli olduğu şu günlerde sel felaketinden musdarip bir garip insanım sayelerinde.
Bosch Servisi Çiğli
vodafone un yasadgi bu dunyada bir ilk degildir. italyanin buyuk operatorlerinden birisi de datacenter yakinindaki bir akarsuyun tasmasi uzerine ucu ucuna kurtulmustur (bir karis diyeyim size) ustelik etrafi oyle bir su basmistir ki binaya kamyon bile yanasamamistir
Bosch Servisi Konak
cem uzan'ın bir yerlerden kendisine pis pis güldüğünü düşünüyorum bu aralar, zira telsim ismiyle şebekeyi, genel merkezi ve santrali oraya kuran da kendisiydi muhtemelen. vodafone geldiğinde "böyle sanayinin içinde genel merkez mi olur?" diyip genel merkezi taşımış olsa da, anladığımız kadarıyla santrali yerinde bırakmış. yıllar geçtikten sonra acaba cem uzan "iyiki benim zamanımda olmadı eheh" diyor mudur acaba çok meak ediyorum, en azından "benim ahımı aldınız, işte böyle oldu" diye içinden geçirmiştir sanıyorum.
Bosch Servisi Konak
her ne kadar telsim itici bir operatör de olsa, yanlış hatırlamıyorsam 17 ağustos depremi sonrası gösterdiği çaba için gsm association'dan ödül aldığını hatırlıyorum, zira o zaman en çabuk telsim abonesi yakınlarımıza ulaşabildiğimizi hatırlıyorum. şimdi sadece sel yüzünden bu hallere düşmesi ilginç geliyor haliyle, şanssızlıkları ise selin en yoğun yaşanan yerinde önemli cihazlarının olması.
zaten vodafone şebekeyi yeni yeni toparlamaya başlamışken başlarına böyle bir felaket gelmesi üzücü, kendilerine geçmiş olsun diliyor kısa sürede toparlanmalarını umut ediyorum.
Bosch Servisi Buca
çalışmamasını geçtim, acaip şekilde çalışan şebeke. bursa'da vodafone kullanıcısı arkadaşımın numarasını aradığımızda "sistemde kayıtlı olmadığı"nı söyleneyen bir ses kaydı geliyor. fakat işin ilginci arkadaşımız kendi numarasından arama yapabiliyor. yani sistemde yok ama sistemi kullanabiliyor vatandaş.
Bosch Servisi Buca
kız arkadaşımın beni araması ve "aradığınız numara kullanılmamaktadır" şeklindeki kaydı duyması.(bi anlık lan!? demesi tabi) kontörüm olmadığı halde benim her tarafı rahatça arayıp konuşabilmem.lan kontör mu yüklendi diye *123# yapmam, şebekeye ulaşılaması.vodafone lu başka bi arkadaşa ulaşmaya kasmam fakat onda da "aradığınız kişiye ulaşılamıyor" demesi.
uzun zamandır kafada kurulan avea'ya yatay geçiş düşüncesinin artık durdurulamaması.
sel bahane, avea şahane! (öle diyolar, bakıcaz)
24 Temmuz 2012 Salı
Balçova Bosch Servisi
eskişehir'e hiç yolum düşmedi, eskişehirli pek fazla tanıdığım da yok. ama tribünlerini gördükçe, renkleriyle verdikleri a.c. milan havasını, istanbul'un alakasız sokaklarında, caddelerinde bile hissettikçe, süper lig'de olmasını deli gibi arzuladığım kulüp haline geldi eskişehirspor. bir de şu transfer dönemlerinde ankara'nın kravatlı jönlerini başrollerde görmesek, ikinci bir takım olarak maddi manevi destek vermeyi ciddi ciddi düşünüyorum.
Balçova Bosch Servisi
Isparta Düğün Salonları
ilk akla gelenler keli *gölü*ve gülüdür.halısı da pek meşhurdur ama gel gelelim el halısı artık makina halısına yenik düşmüştrür. bir zamanlar nerdeyse her evde bulunan halı tezgahları artık yok denecek kadar azdır.sanayileşme olmadığından halk geçimini tarım, asker ve öğrenciden *sağlamaktadır.ıspartaya gelip karbuz çeşmesinden su içmeden gidilmemesi gerekir.mesirelik yönünden de baya zengindir.piknik yapma heveslisi hemşerilerime her gelen belediye başkanı bu da yetmez diyerek ıspartayı piknik cennetine **** dönüştürmüştür.efendim ıspartaya gelip kebabçı kadir veya hacı benlide tandır kebabını mutlaka tatmanız tarafımdan önerilir.yok böyle bir lezzet kardeşim…
şehrin her yanında süleyman demirel ile ilgili bir şey görmemeniz imkansız gibidir.şehrin bir başka simgesi ise davraz dağıdır.yakın bir zamana kadar kayak potansiyeli keşfedilmiş ve gün geçtikçe daha fazla yatırımla beraber güneyin uludağı olmaya namzet olması işten bile değil.
Isparta Düğün Salonları
biz daha küçücük çocukken yazları istasyon caddesi trafiğe kapatılır ve şehrin bütün gençliği tıp lokalinin çevresinde toplanırdı…
gel gelelim ünivesitenin gelmesiyle cafe yönünde bolluk yaşanmakta cafeler sokağındaki ortamlarda bol bol duman altı olmakta genç hemşehrilerim…
yazları antalyadan ıspartaya, ıspartadan da antalya ve alanyaya ters yönlü bir göç yaşanır eee napsın biri güneşe hasret biri de serinlemeye
hafta sonları askerlerden dolayı şehir yemyeşil olur gidip bir yere oturmak yemek içmek için askerlerin izinlerinin bitmesini beklersiniz.
Beko servisi Balçova
trabzonspor'dan ya da başka bir takımdan çok transfer yapmasının ne gibi bir sakıncası olduğunu anlayamıyorum. evet kadrosunda daha önce trabzonda oynamış 5 oyuncu var. eee? yasak mıydı? etik kurallara mı aykırıdır? neden yapılmaması gerekir?
bu kadar adam trabzonu ya da başka bir kulübü bırakıp galatasaray'ı seçtiyse bu sadece galatasaray'ın marka değeri yüksek olduğu, oyunculara da hem maddi * hem manevi* * * * olarak sunacak daha fazla şeyi olduğu anlamına gelir başka da bi anlama gelmez.
Beko servisi Balçova
Beko Servisi Güzelbahçe
türk milli takımının en başarılı dönemlerinde iskeletini oluşturan takım. şimdi burada fi tarihinde milli takımda oynamış oyuncuları da sayarak sidik yarışına gireceksek yine sizleri üzecektir belirteyim. sabri sarıoğlu, gökhan zan, hakan balta, semih kaya, engin baytar, selçuk inan, hamit altıntop, yekta kurtuluş, burak yılmaz, necati ateş, umut bulut, sercan yıldırım. al amk ben de 12 saydım. saçmaladığımın farkındayım ama selçuk şahin lafı edilmiş hoş görün ağalar.
Beko Servisi Güzelbahçe
Beko Servisi Bayraklı
hay skym trabzonu göçertmiş kulüpmüş, onun bunun eskilerini alıyormuş ampır ampır konuşuyor millet. kafasına silah mı dayandı bu adamların? köle mi lan bunlar? neden ömür boyunca daha az paraya, eşşek kuyruğu misali ne kısalıp ne uzayacak bir takımda kariyerlerini sikip atsınlar? trabzon klüp olsaydı da daha iyi imkanlar ve hedefler sunsaydı, tutsaydı elinde. saçmalamayın lan artık. nasıl bok atacağınızı şaşırdınız. futbolcuları bir mal, köle olarak görme anlayışından kurtulun artık. adam olun len...
trabzon kadrosuna çöktüğü iddia edilen takım. xelçuk ve ceyhun bonservisi elindeyken alındı. engin yanlış değilsem 1.5 milyon euroya alındı. umut, toulouse'tan transfer edildi. burak da 5 milyona alındı. çökme derken egemen nasıl alındı acaba? haa diyeceksin ki bonservisi elindeydi. e peki xelçuk ve ceyhun nasıl alındı sence?
Beko Servisi Bayraklı
sen nasıl ki zamanında galatasaray'da oynayan caner, emre, topal'ı alıyorsan -haklı olarak- biz de böyle alırız. bok atmak için hazırlar sürekli.
Beko Servisi Konak
umut bulut ve burak yılmaz transferleri neden eleştiriliyor anlamadığım takımım. bir süredir futbolla içli dışlı olmamanın dezavatajını yaşıyorum sanırım. umut bulut yıllardır hayran olarak izlediğimiz futbolcu, burak yılmaz'da türkiye'nin en iyi forveti değil mi? ben mi futboldan çok uzaklaştım yoksa milletin kafası mı iyi çözemedim gitti sözlük. bana kalsa keyiften sokağa çıkıp allah allah nidalarıyla koşacam da milletteki bu temkinli yaklaşımı görünce kesin bir bit yeniği var bu işte diye sükunetle karşılıyorum.
Beko Servisi Konak
Beko Servisi Karşıyaka
2 sezondur resmen trabzonspor'un kadrosuna çökmüştür. büyük denilen kulube ben yakıstırmadım pek. siz ne dusunuyorsunuz sikimde de degil.
edit: sadri sener, biz selcukla anlasacaktık. gs devreye girince olmadı, orayı tercih etti. demisti.
burak, malum sezon icinde selcukla istanbulda bir cok kez goruntulenmisti. yok rusya'ya gidecek falan hikayelerini bir zahmet gecsinler. adamların sporcusunu ayartıyorlar. o fenerbahce maclarında cok sevdiginiz trabzonspor'a gram saygınız yok. yakısmıyor.
Beko Servisi Karşıyaka
ama benin anlatmak istedigim baska bir sey, oranın yoneticisini, teknik adamını zor durumda bırakıyorsun. taraftarın yıldız dedigi bir oyuncu var trabzon'da. ona da çökme işte.
g.s lılık boyle bir sey ama, krizden fırsat cıkarma, böyle şeyleri hemen lehine cevirmeye calışma.
neyse burak transferi hayırlı olsun, birbirlerine cok yakısacak bir ikili.
Beko Servisi Karabağlar
rakibi farklı yenmek ve etik üzerinde denklem kuran takımdaşlarım varsa hemen şimdi kriket sporuna falan yönelebilirler. futbol bu arkadaş, orada herkes canını dişine takarak hocanın gözüne girmeye çalışıyor; sen zannediyor musun ki orada eki eki neyse 12'yi de atmayayım ben diyip tribüne vursa fatih terim'den kesiği yemeyecek o adam?
Beko Servisi Karabağlar
futbol herşeyden önce bir disiplin oyunudur, ve futbolcular da modern hayatın gladyatörleri olduklarının farkında olmak zorundadır.
galatasaray, 2012/2013 sezonunun ilk hazırlık maçını amatör küme takımlarından birisine karşı canını dişine takarak oynamış olan spor kulübüdür.
Beko Servisi Gaziemir
trabzonspor'da gol attırmak için nice çabalar verilen burak yılmaz'ı ne yapacağını merak ettiğim kulüp. böyle pasif, yeteneksiz bir forvet maçta ettiğim küfür ortalamasını artırmaktan başka ne işe yarar? bu adamın nesi var? "iyi yerde duruyor" tamam da gol atamıyor, pas da vermiyor, hem yeteneksiz hem bencil. yine sinirlendim.
Beko Servisi Gaziemir
burak yilmaz konusunda bildigin kamuoyu ile dalga gecen takim. tabi yine yardimci oyuncu rolunde trabzonspor var. sezon ortasinda burak'in gs'li futbolcularla gorusmesi, gs macinda oldukca kotu oynamasi falan haber konusu olunca, once lazio sonra moskova takimlarinin ilgilendigi yazildi, cizildi.
turk medyasini ve galatasaray'i azicik bilenler ise boyle bir seyin yalan, uydurma oldugunun farkindaydi. liseli medya yine gucunu en yuksek seviyede kullanmis, burak icin yurt disi planlari yapmis olmayinca galatasaray araya girmis ve almis olacakti.
nitekim bu sekilde gelisiyor olaylar ve transfer bitiriliyor. burak yilmaz'in cok cok onemli bir futbolcu oldugundan degil su kadar laf etmemin nedeni, bu kadar buyuk bir takimin bu sekilde cakalliklara bulasmasidir.
Beko Servisi Buca
hamit altıntop tamam deniyor, burak yılmaz twitter hesabından yazdıklarına bakılırsa geliyor denilebilir, başkan melo'yu alacağız dedi...transferde resmen depara kalktı. şampiyon kadronun üstüne güçlü takviyeler yapıyor. 1,2 transfer daha olursa da çok ciddi bir kadro kurmuş olacak. bu sene avrupa da başarısını arttıracaktır diye umuyorum.
Beko Servisi Buca
bir rakibi farklı yenmenin etik olmadığını düşünen taraftarlara sahip olan takım. bravo.
maçı yarıda bırakıp oynamasalardı "kanka çok attık maç gg oldu" deselerdi daha etik olurdu.
rakibe saygı gol atmayarak değil, ne olursa olsun oyunu bırakmayıp mücadele etmekle olur.
Beko Servisi Bornova
ileri ikiliye bakarsak elmander, necati, baroş, sercan, umut, mehmet batdal alternatifleri var. bana soracak olursanız elmander hariç hepsini topla bir adam etmez. fatih terim şu umut transferini niye yaptı zaten hala çözemedim. zaten 5 tane oyuncusu var ki bunlardan 4'ü umut'a denk ya da umut'tan daha iyi. ne amaçla umut'u alırsın ki? neyse ilerleyen zamanda göreceğiz bakalım planı neymiş. ayrıca bu sezon yoğun bir sezon olacak. umarım elmander'e bir şey olmaz, olursa sıçtığımızın resmidir.onun için iyi bir adam şart. bu bölgeden de ayrılabilecek oyuncu bir tek mehmet batdal görünüyor çünkü; necati ve umutla yeni sözleşme imzalandı. sercan ile baroş'un da pazarı yok.
bakalım bu transfer sezonunda başka hangi hamleler göreceğiz. bence adam gibi bir mc, bir st alıp, kazım'ı, baroş'u ve riera'yı gönderebilirsek, bu sene şampiyonuz demektir. şampiyonlar ligi'nde de iyi mücadele ederek elenmiş oluruz uefa'da yolumuza devam ederiz. haydi hayırlısı.
Beko Servisi Bornova
edit: ihaveadream dedi ki: "kazım ve pino kampa götürülmedi kesin gidiyorlar. hatta kazım west ham'la antrenmanlara çıkmaya başlamış. baros da kesin gidecek, kendisi de ayrılmak istiyor zaten. riera'ya da kulüp arıyorlar. sercan'ı alper potuk ve ya burak yılmaz takasında kullanmak istiyorlar.". o zaman fatih terim'e ve yönetime helal olsun diyorum.
Beko Servisi İzmir
geçen senenin şampiyon takımı. şu ana kadar dany achille nounkeu tchounkeur ve umut bulut transferlerini yapan teknik kadro, oyuncu kadrosundaki şişkinliği görmüyor mu acaba? özellikle ileride çok fazla adam var. geçen yıl çok iyi bir transfer politikası izleyen teknik ekibin ne yapacağı soru işareti. şu aralar hamit altıntop transferi de bitti deniliyor, o transferle birlikte şöyle bir değerlendirme yapacağım.
şu kadroya baktığınızda kalede bir sıkıntı yok.
Beko Servisi İzmir
defansın sağında eboue var, yedeği sabri. defansın ortasında dany, ujfa, semih ve gökhan zan var. defansın solu zaten dünyada en sıkıntılı bölge. türkiye'de hasan ali kaldırım vardı adam akıllı. onu da kayseri bize vermezdi, fener aldı. bu sol kanat ligi yine götürür de umarım şampiyonlar ligi'nde bir sıkıntı yaratmaz. bahsettiğim isimler hakan balta ve çağlar birinci.
orta sahaya geçtiğimizde göbekte selçuk inan var. yekta, ceyhun ve yeni transfer hamit de orta sahanın ortasında. şimdi şu haliyle yine iyi bir orta saha fakat; fatih terim milli takımda hamit'i sağda oynatıyordu. yine öyle bir düşüncesi varsa ki bence var, şu orta sahaya bir takviye şart. melo ile sözleşme yenilense harika olur ama; olmazsa onun ayarında bir adam bulmak lazım, o da biraz zor bir iş. şu mevki için bir 8-10 milyon €'yu, oyuncu maaşı için de bir 3 milyon € gözden çıkarmak lazım. orta sahanın sağına geçtiğimizde aydın, pino, yiğit, kazım ve engin var, bu da sağ kanat için tam 5 futbolcu olduğu anlamına geliyor. hem takım içi huzuru bozmaması için, hem de takımın ekonomik durumu için 2'sinin yollanması lazım. bi kere kazım'ın kesin yollanması lazım. diğer yollanacak kişi kim olur bilmem ama bir takıma 4 sağ kanat fazla. sol kanatta ise riera, culio ve emre çolak var. emre çolak'ın geçen seneki performansı gayet iyiydi fakat; şampiyonlar ligi'ne yeteceğini sanmam. culio veya riera'nın şampiyonlar ligi'ni kaldırabileceğini düşünüyorsa fatih terim buraya transfer ihtiyacı yok lakin; riera'nın geçen seneki performansı kötüydü, aldığı para da malum. şu adamdan kurtulsak iyi olur.
23 Temmuz 2012 Pazartesi
Balçova Beko Servisi
pezevenklerin ve onların tuttuğu takım taraftarlarının hakkında ileri geri konuşmaması gereken kurum. hadi bakiim, madem sermaye sahibi ve hatta milletten tescilli o sermayelerin evladısınız, gidin o genelev kulübün şikesiz başlıklarında turlayın. kendinize ve efradınıza müşteri bulursunuz belki! gerisi boş laf!
Balçova Beko Servisi
nato müteahhitlerinin, akp ihaleleri gediklilerinin, cemaatçi sponsorların, devlet eliyle yaratılmış sermayenin, en büyük medya ve banka patronunun himayesindeki mahkemeden tescilli şikeci kulüptür. gerisi boş laf demiş miydim?
Buca'nın izmrie katkıları
bir türlü terketmeye kıyamadağım şehir, hayatta her türlü bağımlılığa karşıyım ama malesef anlamadan tutuluyoruz, sinerji midir enerji midir, kız arkadaşların bir erkeği beğenirse sana da yakışıklı görünür, evet manzarası süper, değişik coğrafyaların hayranıyım, manzaralarda huzur bulurum ama anlam veremem güzel şimdi di mi bu derim içimden, hiperaktif bir orta yaşlı istanbul, sağlığı yerinde değil alt yapısı çökmüş
Buca'nın izmrie katkıları
yeni sistemlerle metrobus by pass vesairesi yapıyorlar kendini döndürüyor ama her nefesinden duman çıkıyor ama çok anıları var durmadan güzel hikayeler anlatıyor bize, bizde ona vuruluyoruz her seferinde, belki de çağı yeniyi kaçırmaktan korktuğumuz, ideallerimizi büyük gördüğümüz için buradayız aklımızda hep bir neden sorusuyla ve deniz kenarında tekne hayalleriyle.
İzmirin incisi buca
aşıkların şehridir 453'ten evvel ve 453'ten gayrı..
adına yazılmış onca şarkı,şiir anlatır kaldırımlarının yolcusu sakinlerine aşkın şehri olduğunu..nice âşık, ozan, evliya ,aşık geçmiştir üstünden de kanatlarında korunmuştur kalbe yağan sağnak yağmurlardan.. kirlenen güzelliği bile sözcüklerin kifayetsizliğiyledir.. resmetmek zordur onu bilmeyenin gözlerine ve anlatmak zordur onu aşkın kollarında ızdırap çekmeyenlere..yanmayanlara ve yakmayanlara zordur anlatmak..
İzmirin incisi buca
ne beyoğlunun et kokan sokaklarını anlatmak mümkündür, ne de galatanın geceye yansıyan ışıklarını..ne sultanahmet'in ihtişamını söyler dil ne de ortaköyün boğaza açılan penceresini açar bir başkasının gözlerine..o göz görmeyince, pencere eşsiz bir boğaza açılır mı sizce?
karmaşıksa da gezinmek sokaklarında, bir işkence olsa da köprüsünü geçmek; kirli ellerin ve çirkin yüzlerin arasında zor olsa da eğlenmek, gönlü hoş tutmak eğer uğruna yaşadığın biri varsa güzel bu şehir.. insan başlı yaratıkların kirletmeye çalıştığı bir şehri temizleyemiyorsa kalbiniz, durmayın çekin gidin bu şehirden..ama ne mümkün gözlerinizi açmış iseniz onun kollarında tıpki bir bebeğin annesinin kucaklarında doğuşu gibi..münkün müdür ki kopmak istanbul'dan ve anadan ve doğurduğu binlerce aşıktan?
peki öyleyse durmayın, çekin gidin bu şehirden..doğmayın bir başka istanbul sabahına, tatmayın meltemini boğazın..pes edin ve bırakın istanbulun yorgun kollarını çirkin siluetlerin salyalı boğazlarına..siz bırakın ki kirletsin kötü kalpli, insan başlı yaratıklar..
İzmir - Buca
ayrılma vakti geliyor yavaş yavaş.öyle saplanıp kaldım ki sana öyle işledin ki şakaklarıma, gitsem de geri dönüyorum sana.sigarayı bırakırım da seni bırakamazmısım gibi,rüyamda sokaklarında yürürmüşüm gibi,gitmeden seslerini biriktirip hep onları dinlermişim gibi,gidip de dönersem ayrılamazmışım gibi geliyor...
İzmir - Buca
birsen abla nasıl yazdın sen bu şarkıyı? o nasıl yar imiş öyle be heyhat? o ne biçim bir meçhuldür ki acısı böylesi aşikâr durur beri yanda? bu nasıl, nasıl saf bir hüzün böyle? sahi, birsen abla, nasıl yazdın sen bu şarkıyı?
ve sen istanbul; adınla övüneceğin bir şarkın daha var işte. al sakla onu koynuna, kiiimseciklere verme, e mi?
izmir buca hakkında
sürekli olarak orospu-fahişe-kevaşe-emmeli-gömmeli-ohhşş...gibi "sıfatlarla" nitelendirilen şehir. bir allahın kulu da çıkıp demiyor ki "istanbul bizim namusumuzdur, bir edebinizi takının be"......hayır dünya üzerinde bu kadar ırzına geçilen başka şehir var mı bilmiyorum. şehir burası olm, sokakta görüp sahip olamadığınız ve eve gelince onu düşünerek mastürbasyon yaptığınız kadınlardan değil (o bile bir tuhaf ya). içinde yaşıyorsunuz siz buranın, bari içine etmeden yaşamasını öğrenin, yaşadığınız yeri kirletmeyin...
izmir buca hakkında
bu şehirde şöyle bir kış günü, otel fiyatları da ucuzken sultanahmet civarında eski bir osmanlı evinde turist gibi kalmak isterdim. hele birde kar yağacak...otel şöyle ahşap, 19. yüzyıl mimarisine göre restore edilmiş olacak....giyeceksin paltoyu, çıkacaksın yürüyeceksin o ahşap evlerin arasında, eski istanbul yollarında...offf...değmeyin keyife.
kendisine nazaran daha küçük bir şehirde* doğup büyümüş ve daha sonra türkiyenin ve dünyanın belli bölgelerini gezmiş biri olarak çocukluğumdan beri hayallerimi süsleyen şehirdi. kendisine kavuşmam yaklaşık 15 yaşımdayken oldu, daha sonra hep hayatımdaydı. başta çok büyülememişti, daha sonra inanılmaz çelmişti aklımı. ama zamanla insanı çok yoran, mahveden bir yer olduğunu farkediyorum sanırım şimdi. kendisiyle geçirdiğim toplasam 7. yılım oluyor sanırım ve ben de akşam elimde biramla "hayallerim vardı, çaldın istanbul.. ne umutla geldim ama ne buldum, hani taş toprağın altın istanbul" diyorum, başka semtine taşıyacağım evimi düşünüyorum, nerden para bulabileceğimi düşünüyorum, neden basit bir öğrencilik faaliyeti sürdürürken beni bu kadar yorduğunu düşünüyorum.."bir o yana bir bu yana yıkıldım, çalış çalış üç beş kuruş kazandım onu da elimden çaldın istanbul" diyenleri düşünüyorum..
Arçelik Servisi Narlıdere
ferrari ve zapo bu sistemde oynayamıyorlar. bu net bir şekilde görülüyor. aslında toraman da oynayamıyor ama türk olması ve hatta türkiye'de türk olan tüm stoperler içinde neredeyse en hızlısı olması itibari ile yedek de olsa kadroda kalmalı. sağ bek için de sakatlık krizi zamanlarında yine kullanılabilir.
ben halen ümitliyim bu takımdan. schuster şu anda fm'de beşiktaş'ı alan birinin yaşadığı problemleri yaşıyor. ilk yarı hatta tüm sezon boyunca sik sik maçlarda puan kayıpları oluyor ama bir şekilde yarıştan kopmayacak sonuçlar alıyor diğer takımlar. böyle nasıl desem, ilk sezon itibari ile adamı kanser eden bir takım hüviyetinde.
fikstür olarak son dört hafta çok kazık beşiktaş açısından. bu 4 hafta öncesinde de alınan sonuçlar itibariyle eleştiri okları çoğaldı. demirören'den tek bir ricam var. kendisi del bosque için yüzde yüz futbolda "hata yaptım" demişti. umarım bu durumdan kendisine ders çıkarmıştır da schuster'i göndermez. ben de schuster'in terbiyesizliği ve saygısızlığı konusunda birçok kişiye katılabilirim ama en azından bu sistem oturana kadar (en az 2 yıl) gönderilmesi taraftarı değilim açıkçası. ama schuster'in bu huyları biliniyordu. bu yüzden pek de sallamıyorum açıkçası.
Arçelik Servisi Narlıdere
hazır bu hoca gönderme konusuna gelmişken şunu beklerim ben demirören'den (ben halen şampiyonlar ligi'ne gitmek için önümüzdeki yılın erken olacağını düşünüyorum):
"biz bu yıl ilk dört, önümüzdeki yıl ise ilk ikiyi hedefliyoruz. hocamız ile yaptığımız planlama bu yönde" de. de be adam. şu lafı diyebilecek bir tane bile yönetici yok mu arkadaş bu ülkede? yalnızca beşiktaş için değil tüm büyük takımlar için geçerli bu dediğim. bunu söleyecek ilk yöneticiyi merakla bekliyorum. bu veya benzeri anlamdaki cümleyi sarfedecek olan kulüp başkanı olayı çözmüştür arkadaş. işte o zaman türkiye'de futbol bir yerlere gelecek diyebiliriz. bu kadar zor mu? hangi taraftar sana birşey diyebilir ki? ve eminim ki bu açıklama sonrasında o stad ve forma gelirleri daha fazla artacaktır. ama bunu dedikten sonra da saçma transfer yapmayacaksın tabii. bu açıklamanın da kritik yönü bu işte. bugünkü şartlar itibari ile bu cümleyi ilk sarfedecek olan takım aslında galatasaray olmalı ama onlarda da bu ışığı göremiyorum maalesef.
bir diğer konu ise transferler. rijkaard döneminde yapılan hatalardan ders çıkarılarak schuster'in alalım dediğini alalım. alamıyorsak alternatif aramayalım. bu transfer konusu o kadar hassas ki anlatamam. diğer takımlarda da bir sürü örnek var ama işte en barizi beşiktaş için:
Arçelik Servisi Balçova
kim ne derse desin ben halen oynamaya çalıştığı futboldan memnunum bu takımın. ama yanlış anlaşılmasın; "oynamaya çalıştığı" diyerek tekrar altını çizmek istiyorum.
bu sezona ait önceki iki yazımda (#19803312 ve #20534560) bazı tespitlerim vardı. bunların içinden sorun olarak gördüklerimden bazıları halen devam ediyor. en bariz olanları tabata ve aurelio. stoper ve sol bek konusunda ise devre arasını beklemek gerekir. iyi veya kötü adam alırlar orası ayrı konu. aslında iyi bir stoper alınırsa sol bek için ersan kullanılıp ismail'i de sol açıkta q7'nin yedeği yapmak faydalı olabilir. bize fb'nin yobo'su gibi çok hızlı ve sezgileri kuvvetli bir stoper lazım.
şu takımda herkes sakatlandı ama bir türlü şu tabata sakatlanmadı arkadaş. bu ne bahtsızlıktır. schuster'i bu konuda ben de eleştiriyorum ama takım bir türlü 3 hafta üst üste galip gelemediği için bir de onur riskini göze almak istemiyor olabilir. bunu tasvip etmesem de schuster'in çekincesini kendi içinde haklı görebilirim. aurelio konusunda ise ben halen necip-ernst ikilisinin yedeği olmalı görüşümde devam ediyorum.
Arçelik Servisi Balçova
schuster'in oynatmak istediği oyun hakkında eleştirim yok ama kadro seçimlerinde hiç katılamıyorum kendisine. özellikle hilbert konusunda. oraya gözünü kapayıp rıdvan'ı koyup önüne hilbert'i koymalı bana göre. böylece hilbert'in savunma ve kondisyon avantajlarını rıdvan'ın üzerine şemsiye olarak kullanabilir. aslında aynı durum sol kanat için de geçerli bana göre. q7 sakatlandığında sol bek üzülmez'in önüne ismail'i koymak en azında kanatların güvenliğini büyük oranda karşılar. her iki kanadın bindirme sayısı yüksek olsa da yaratıcılıktan uzak kalabilir. gülü seven dikenine katlanır. q7 varken bu yaratıcılık sorunu pek olmuyor zaten. ama holosko, tabata, nihat vb. oyuncuların sol ve sağ açık pozisyonlarında oynatılması yaratıcılığı çözmediği gibi savunma açısından da çok problem yaşatıyor kanatlara. ki iyi bir stoper alındığında önümüzdeki yıllar için sol bek problemi de ortadan kalkmış olacak. ersan her zaman sol bek oynayabilir durumda. çünkü beşiktaş'ta (ben ersan'ı görmeden önce) çoğu kimsenin pek farkına varmadığı bir sol bek problemi gözlemlemekteydim.
Arçelik Servisi Güzelbahçe
nihat: geçmişte avrupanın en iyi golcülerindendi. beşiktaşda bank asyada bile tutunamayacak seviyede. bir türlü fizik gücü yükselmiyor. toplara 12 yaşında çocuk kadar zayıf ve güçsüz vuruyor. gerçi onun bu kadar sorun yaşamasında euro 2008 döneminde milli takımdaki abdli kondisyonerlerin payı çok büyük. o 1 ayda aşırı yüklemeye maruz kalan neredeyse tüm milli oyuncular 2 senedir çeşitli adele sorunları yaşamakta (bir diğer örnek, emre belezoglu)
cenk gönen: ne hikmetse antreman sırasında sakatlandı
sivok: antremanda bağlarını kopardı. hayatımda antremanda 6 ay sakatlandığını gördüğüm ilk futbolcu oldu. kondisyonerlere helal olsun. ne yaptırıyorlarsa amına koyim.
Arçelik Servisi Güzelbahçe
ekram dağ: hafızam beni yanılmıyorsa fenerbahçe maçında adelesinden sorun yaşayıp oyundan çıkmıştı. yetenekleri aşırı derecede kısıtlı olsa da beşiktaşın en gole dönük oyuncularından biriydi. mustafa denizli döneminde cidden fark yaratıyordu takımda. fizik gücü taş gibiydi. o da cürüğe çıktı.
zapotocny: tam emin değilim ama adele sorunları yaşıyor diye biliyorum
ibrahim toraman: bu da sakatlanmıştı geçenlerde. sakatlık türünü bilmiyorum
ernst: ilk dönemlerindeki kadar hayvani kondisyonu yok. sakatlık yaşamıyor ama o eski ernst kondisyonuna sahip değil.
holosko: fizik olarak bitmiş durumda. eskiden süratliyi, bu yüzden fark yaratırdı. artık servet çetinden bile kaçabileceğini sanmıyorum. nasıl bir antreman uyguluyorlar bilemiyorum.
aklıma bunlar geldi. şiddetle tekrar edicem. stefano geri gelmeli. gerekirse 2 milyon maaş verilmeli ama geri getirilmeli. burdan beşiktaş camiasında burayı okuyan herkesi harekete davet ediyorum.
takımın kondisyonu çökmüş durumda. eskiden maç sonları fark yaratırdık artık maç sonları kaç gol yiyecez diye merakla bekler oldum. herkes adele sorunu yaşıyorsa burada çok ciddi hem de çok ciddi sorun vardır.
şu şartlarda 2 yeni yıldız forvet alsak neye yarar? 1 ay sonra adelesinden 7 hafta sakatlanacaklar zaten. yeni oyuncu getirmeden evvel antremanları düzeltmemiz şart. ilk yolda mevcut kondisyoneri kovmaktır.
Arçelik Servisi Çiğli
sanırım hakikaten gerçek aşk. kötü oynuyor, seviyoruz. yöneticiler garip işler çeviriyor, seviyoruz. kimse bizi sevmiyor, seviyoruz. küme düşse yine sevicez. daha ne olsun yahu..
bu sezonun başından beri oynanan 25 maçta toplam 28 farklı futbolcusu oynamış, bunların da 18'i bir şekilde sakatlanarak takımdan uzak kalmıştır.
bu sezon 18 futbolcusu sakatlık yaşamış bunların neredeyse tamamı adelesinden sorun yaşamıştır.
bunların 100de 100ünün 2010 yılı başında mustafa denizli tarafından kondisyoner stefanonunu kovulmasından sonra oluştuğunu belirtmemiz şart.
Arçelik Servisi Çiğli
işte bunlar;
matteo ferrari: taş gibi fiziği olan, rakibe yakın duran, açık ara ligin en iyi stoperiydi. stefano kovulduktan 1-2 ay sonra adele sorunları yaşadı. fizik gücü neredeyse kalmadı. yeni kondisyoner yüzünden bacaklarında sağlam adele kalmadı. çürük konumunda gelip gidiyor beşiktaş tesislerine. ligin açık ara en iyi stoperiyken şuan gönderilecek listesinde 1 numara oldu.
bobo: son 1 senedir ciddi adele sakatlıkları yaşıyor. kas gelişimi bile bozulmuş söylenenlere göre. belinde bir sorun var. ve yüklenmeye bağlı olarak 3-4 maçta bir büyük ağrılar çekiyor.
aurelio: adelesi attı ve sakatlık yaşadı.
quaresma: adam türkiyeye geldiğinde ligin bence açık ara en güçlü fiziğe sahip oyuncularından biriydi. kısa sürede çürüğe çıktı. bi o adelesi bi bu adelesi atıyor artık.
guti: türkiyeye geldikten 1 ay sonra adele sorunu yaşadı.
Arçelik Servisi bayraklı
1989'dan beri totemlerimin tuttuğu takımım. taa ki sergen yalçın'ın takımdan ilk ayrılışını yaptığı dönemlere kadar. o zamandan beri pek izlemem hani maçlarımızı...
ilkokul yıllarında çok mu çok çalışkan ama ancak sınıf üçüncüsü olabilen fenerbahçeli ilkokul arkadaşının evinde başlamıştı her şey. birlikte ödev yaptıktan sonra arta kalan zamanlarda kahvehanelerde görebileceğimiz sandalyeleri evin en büyük odasında kale yapıp minyatür futbol maçları düzenlediğimiz günlerdi. derken bir gün, o bizim yakından tanıdığımız fenerbahçeli taraftar profiline birebir uyan arkadaşım, beşiktaş'ın ilk yarıyı 1-0 geride tamamladığı bir maçta eşeğimi satın almaya çalışan çocuk misali, binicem üstüne vurucam kırbacı nidalarındaki gibi diyaframdan gelen kahkasıyla öksüz, sersefil bir hale büründürmüştü kendimi. bunun üstüne o lacivert boyalı demir kapıyı çarparak hınçla evi terketmiş, birkaç yerinde delikleri bulunan, çeşmeye bağladığımız hortumla sıcak yaz günlerinde banyo yaptığımız günlerde mahalle kızlarınca gözetlendiğimiz tahta kapılı evimin yolunu tutmuştum. tabi o yıllar koltuk takımı ne arar. derme çatma kavak odunuyla yapılmış divan adı verilen şimdinin kanepesine tüm ders kitaplarını sığdırdığım siyah çantamı fırlatmış, devre arasına yetişmiş biri olarak philips marka siyah beyaz televizyonun başına koyulmuştum. bu defa yanımda ne fenerbahçeli bir arkadaş ne de başka biri vardı. tek başıma beşiktaş'ımla beraberdim. hala o tam olarak hatırlayamadığım maçın ikinci yarısında beraberliği yakalamış ve samet aybaba idi galiba ikinci golü bularak pek güzel bir zafere imza atmıştık...
Arçelik Servisi bayraklı
üç yıl ardarda gelen şampiyonlukta, rıdvan dilmenli fenerbahçe'yi 4-0 yendiğimiz karşılaşmada, 10-0'lık adanaspor galibiyetinde, 7-1'lik trabzonspor maçında da ekran başındaydı bu gözler. decoderli yayın hayatına geçişimizden ve iddaa'dan sonra ne totem kaldı ne de bu başlığın sahibi takım.
yukarıdaki parçada geçen ifadeler gerçeklere dayansa da bir ilkokul çocuğunun hayal gücüyle sınırlandırılmıştır.
ek: tecahul u arif'in hatırlatmasıyla trabzonspor maçı yanlış hatırlanmış... elbette 0-1'den değildi tabi.
Arçelik Servisi Karşıyaka
çernobil'in kanser etkisinin yıllar sonra kendini göstermesi gibi son yıllarda beşiktaş'ı tutanlarda da ileride kanserin ortaya çıkacağını tahmin ediyorum.
dünyanın en kötü 2 forvetine aynı anda sahip takımım. muhtemelen söke linyit sporun yedek forvetlerini alıp bu takıma koysak şuan 6 puan daha fazlamız vardı şu ligde. hatta daha da abartısını söyleyeyim. guiza şu takımda olsa 15 gol daha fazla atmıştı şimdiye kadar. ordan siz anlayın eldeki 2 forvetin ne derece kötü olduğunu.
Arçelik Servisi Karşıyaka
yani tarifi yok yemin ediyorum. hentbolla iştihgal eden 2 tane adamı al koy forvete, çok daha iyi oynar. hatta daha da abartacağım, rakipbul.com da lider olan bir takımın 2 adet halı saha oyuncusunu al koy şu takıma, mevcut 2 forvetinden en az 5 kat daha çok gol atmazsa şerefsizim.
soru şu? bu 2 forvet kimdir. siz tahmin edin onu da artık.
Arçelik Servisi Karabağlar
artık gerçekçi olmamız gerekiyor sanıyorum ki.
bu takımda çeşitli numaraların oyuncusu yok:
1) cenk, rüştü, hakan (ok)
2) ekrem, rıdvan (hadi ona da ok)
3) üzülmez, ismail (ok)
4) ? ve (sivok !) (ferrari !)
5) ersan, toraman (ok)
6) ernst, aurelio (ok)
7) quaresma, (?) (yedeği yok!)
8) guti, necip (ok)
9) ? ve (bobo) (fatih tekke)
10) ? ve (onur)
11) ??? (quaresma) (ne kendisi, ne yedeği yok)
Arçelik Servisi Karabağlar
şimdi. bu listeye almadığımız isimleri dökelim:
erhan, zapotochny, fink, tabata, hilbert, holosko, nihat, nobre. bu isimler artık lütfen uzunca bir süre kenarda beklesinler diyorum. (ferrari'yi ayrı tutarak söylüyorum, onun sorunu sistemle ilişkili) ciddi bir kısmı da devre arası gönderilmeli.
şu saatten sonra, guti'yi 10 numaraya koyup, ali ve/veya onur sağ açık olarak denenmeli ve aurelio yedekte tutulup necip sürekli oynamalı. mümkün olduğunca defansın ortası ferrari ve ersan ile kurulmalı, ekrem halen geri dönmeyecekse hilbert değil toraman sağda kullanılmalı.
devre arasında da 4 (ze castro ?), 9 (santa cruz ?) ve 11 (tamamen atıyorum: capel) numaraları doldurulmalı, hatta mümkünse bir tane de genç ve ümit veren bir kanat oyuncusu alınmalı. 10 numara (ah van der vaart) için sene sonunu bekleyebiliriz, elimizdeki kadroda orayı geçici olarak dolduracak oyuncu var (nihat, bobo, tekke, onur vs.).
yoksa halimiz vahim. vallahi vahim.
Arçelik Servisi Gaziemir
yok böyle bir dans isimli yarışma programında 13 kasım 2010 tarihinde, yabancı bir dansçının giydiği reklamsız (göğüs reklamı) beşiktaş forması muhteşemdir. beşiktaşın acil olarak cola turkadan kurtulması gerekiyor. hatta gerekiyorsa parası neyse verelim reklamsız formalardan piyasaya çıkarsınlar ne olur. reklamlısı 100 tl ise reklamsızını 250 tlye satsınlar. allah belamı versin 12 taksite girer 100de 100 alırım.
Arçelik Servisi Gaziemir
gençlerbirliğini yenerek hedeflerine bir adım daha yaklaşan mükemmel takım. küme düşmemek için ellerinden geleni yapıyor bu takımın vasat oyuncuları. tarihinin en büyük başarısı olur bu takımın bu sene küme düşmemesi.
Balçova Arçelik Servisi
web sitesi 1453 yılında kalma üniversite. transkript sisteminde girişte şifre ile girip, tüm üniversitenin transkriptine ulaşabilme imkanı sunan tek üniversite. ayrıca web sitesinden günlük yemek listesine ulaşılabilir. zaten sitenin düzgün çalışan tek bölümüdür.
Balçova Arçelik Servisi
geçen gün olduğu gibi, arada sırada öğrencilerine bedava kahve-kek dağıtarak gönül almaya çalışan üniversite.
okuduğum bölüm istanbul'da sadece orda var diye oraya girmek için yırtındığım;şimdi de ordan mezun olabilmek için uğraştığım;beni canımdan bezdiren fakülte.
100 ortalamayla "ba" gelen nota itiraz etmeye gittiğimde "biz yapmadık bilgisayar hesapladı hata yok," diyebilen, eski okulumu mumla aratan üniversite görünümlü (bkz: doğan görünümlü şahin) ilköğretim ayarındaki kurum, amma velakin ikinci üniversitem.
20 Temmuz 2012 Cuma
Buca Bosch Servis
milli takıma, türk futboluna çok şeyler veren takımların taraftarları tarafından anlamsız bir şekilde eleştirilen takımdır.
elde edilen başarılar geliyor şimdi, herkes sıkı tutunsun..
türk milli takımı: erroerrorerrorerror - yıllardır yerlerde sürünen bir milli takım
türk futbolu: sene başındaki elemelerde saçma sapan takımlara elenerek türk futboluna çok şey katılmıştır. sonuçta young boys, karpaty lviv gibi takımlar çok güçlü takımlardır bunlara yenilmek bile başarıdır
milli takıma oyuncu vererek , ülke futboluna ise avrupa kupaların da ön eleme turlarında elenerek zarar veren takımlardan biri olmayan takımdır.bir şey veremiyoruz belki ama zarar vermiyoruz en azından.
Buca Bosch Servis
milli takıma verdiği futbolcularla yıllardır bi halt beceremeyen, başarı eşikleri yalnızca milli takıma futbolcu vermek olan takımların holiganları tarafından eleştirilen, şerefli takımdır beşiktaş. bazılarının canını öylesine acıtmıştır ki ottan boktan sebepler yüzünden salya sümük saldırıya uğrar. milli takımın yıllardır neredeyse tek takımdan kurulması şerefsizliğini ve basiretsizliğini de şerefi ve edebiyle uzaktan izleyen takımdır beşiktaş.
Karşıyaka Beko Servisi
öncelikle ;
sezon bası meshur olan o agresif terliğe ...
istiklal marsı'nda bile hiç durmadan bizlere küfür eden antalya seyircisine ...
ilk inönü maçında alen 'i setten indirmeye çalısan beylere ...
ertuğrul sağlam 'ın bir türlü denge kuramadığı oyun sistemine ...
besinci hafta zülumpiyat 'taki maçı tam iftar saatine koyan zihniyete ...
aynı maçta nobre 'nin gollerini saymayan bilent yıldırım isimli hakeme ...
metalist 'e köy takımı diyenlere ...
6 ekim günü önce ertuğrul sağlam 'a sonra sigaraya veda sahnesine ...
ilk mustafa denizli maçındaki gazla gelen 3 gollük gençlerbirliği 'ne ...
sivasspor maçında sahaya atılan ayakkabının sahibine ...
inönü 'de ilk puan kaybına ve istanbul 'daki sivas uğursuzluğuna ...
ligdeki ilk mağlubiyete , sıkıcı seyir zevkine ve turgay bahadır 'a ...
kocaeli maçındaki müthis geri dönüse ...
delgado 'nun tam önümde sanki beni duyarmıscasına topu çekip uzak köseye bırakısına ...
bursa 'ya yine taraftar alınmayısına ... ben böyle anlayısa ...
eskisehir taraftarının çıkardığı bayrağa ...
tello 'nun kornerden attığı golü vermeyen hakeme ...
pozisyon penaltı allah belanı versin tezahüratına ...
maçtan önce açıklanan kadroyla tv basında bizi bitiren rıdvan dilmen 'e ...
cisse 'yi atan bünyamin 'e , guiza 'nın balına ...
lanet 2-1 skoruna ...
sanki aleyhlerine haksız penaltı çalınmıs gibi ilk yarı sonunda
hakemin üzerine çullanan ankaraspor teknik heyetine ...
kendi kalesine golü atıp sonra kırmızı kartla atılan sivok kardesimize ...
omuz omuza mücadelede servet 'i kollayan ,
2 ay önce verilmeyen golü besiktas ağlarında görünce vererek santra noktasına kosan ,
delgado 'nun haklı ikazını kırmızı kartla cezalandıran
hatta utanmasa bir de gol atacak olan cüney çakır beyefendiye .
roman kratochvil 'e ...
tello 'nun antalya kalesine attığı füzesine ...
antalya antalya yeter artık antalya serzenisine ...
sampiyon olamazsak besitasım bu seneye (mazallah) ...
26.hafta muhabbetine ...
gecekondu 'ya cemal aydın diye seslenmeye ...
askere giden tribün yoldasıma sevgilerle ...
irkçı olmak cimbom 'u tutmaktan beter pankartına ...
konyaspor 'un tatsız sahasındaki tuzsuz maça ...
veysel 'in taç çizgisi kenarındaki iki-üç deparına ...
tello 'ya logar kapağı atan hayvana ...
son yıllardaki en iyi futbola rağmen sonuç alamamaya ...
ernst diye bir adam geliyor bunun farkında olanlara ...
ikili averaj nedir bilmeyen sadri sener ve ersun yanal 'a ...
tabatasız antep 'i ilk yarıdaki tarifeyi uygulamaya ...
9 resmi maçta 7 galibiyet 2 beraberliğe ve sadece 3 gol yiyen savunma elemanlarına ...
ayağa kalkın erkek gibi oynayın ve yat yat yat yat tezahüratına ...
abdullah avcı beyefendiye ...
sorumluluk alan tek adam , 1 gol 1 asistle maçın yıldızı rodrigo tello 'ya ...
hacettepe 'den iki gol yeme rehavetine ...
ilk defa 3 maç üstüste galibiyete ...
abdullah gül 'ün inönü 'ye tesrif etmesine ...
izin versene , izin versene , bizim stada izin versene tezahüratına ...
siir gibi futboluyla ernst 'in zirve yapmasını izlemeye ...
87. dakikada sağ bekimizin tüm sahayı kosarak gol atmasına ...
sivas deplasmanındaki tello 'nun estetik golüne ...
yusuf 'un yavas yavas kendini hissetirmesine ...
delgado 'nun sakatlanmasının serefine ...
iki kupa maçı arası 50 küsür gün koyan zihniyete ...
mesale organizasyonunda polisin yaptığı serefsizliklere ...
serdar özkan 'ın bel kıran güzel çalımına ...
zapo 'nun milimetrik penaltısına ...
bobo attı sampiyonluk geldi inancının ilk defa hissedilmesine ...
önce ertuğrul 'u sonra denizli 'yi tribüne çağırmaya ...
çifte standardın karsılığı deniz çoban ile tanısma maçına ...
kartı elinde besiktaslı futbolculara kosan hakem profilini ezberlemeye ...
direklere ...
10 kisinin ikinci yarı varolus mücadelesine ...
eskisehir yollarına , sehrin sakinliğine , hiç bitmeyen tribün kavgasına ...
sevdan bir ates sarkısına ve yusuf simsek varyetesine ...
2009 yılına ...
gaziantepsporlu beto 'nun kafasına ...
semtteki 2 saatlik sampiyonluk sevincine ...
hayal kırıklığının tam anlamı olan 1-2 skoruna ...
koladaki asidin kaçmasına ...
11 günlük zorlu serüvene ...
gökhan kaba 'ya ...
Karşıyaka Beko Servisi
rodrigo tello ve arkadaslarına ...
aykut kocaman 'ın çok üzülmesine ! ...
26 senenin 1 artmasına ...
bünyamin 'in alısılageldik rengini belli etmesine ...
boboooooo boboooooo 'ya ...
sampiyonluk bizim kupa bizime ...
ankara 'nın deplasman sayılmamasına ...
ernst 'i çağırınca bütün takımın gelmesine ...
mehmet topal 'a ...
*ismini anmak istemedigim * insanlıktan nasibini almamıs yaratığa ...
mustafa kamil editoğluna ...
maç sonu dalgaya ...
sans diyenlere , taraflı medyaya ...
anten takması gereken çekemeyenlere ...
istediklerini basaramayan hakem camiasına ...
tezgah açanlara ...
adım adım sampiyonluğa ...
6 senelik özleme ...
heykele , bayraklara , içilen içkilere , semte ...
her golden sonra yanan mesalelere ...
hiç birini ayırmadan tüm futbolculara ...
musalla taslarına , çok çile çektiklere , gel bu sene son verelim dertlere ...
ve ...
dünyanın en güzel taraftarına ...
tüm besiktaslılara ...
Karşıyaka Beko Servisi Merkezi
futbol takımı için konuşuyorum, oldukça iyi bir kadro kuruldu. çok fazla para harcamadan ikisi genç, ikisi tecrübeli yıldız oyuncu takıma dahil edildi, genç ve henüz yıldız olmasa da o potansiyele sahip başka bir oyuncu satın alma opsiyonu ile kiralandı. oyuncuların alındığı takımlar şunlar; real madrid, internazionale milan, atletico madrid, werder bremen; kiralanan oyuncunun geldiği takım ise valencia. tüm bunlar yetmezmiş gibi takıma altyapıdan da hiç fena olmayan oyuncular kazandırılıyor. transfer edilen diğer genç oyuncular da (cenk, ersan, onur) beklenenden iyi çıktı. yine de beşiktaş taraftarı bu takımın şampiyon olmasını beklemiyor; beklenen şey sahaya iyi oyun yansıtılması. izlediğim son maçta bunun başarıldığını görüyorum. yine de; yeni gelen oyuncularda uyum sorunu olabileceğine dair bir izlenime sahip olmasam da bu takımlar ilk sezonlarına beşiktaş'a beklenen olağandışı katkıyı yapamayabilir. sezon başında quaresma ve guti için de aynısını düşünüyordum ama taraftar onları coşturdu, onlar taraftarı. bu takımdan bu sezon için ciddi başarı beklememek gerekli bence, izlenen iyi oyun yeterli olabilmeli.
Karşıyaka Beko Servisi Merkezi
basketbol takımı için konuşursak, sezon başında takım iverson'a rağmen çok iyi değildi. uzun sorunumuz vardı, oyun kurmada chatman'e bağımlıydık ve onun hatası maçı kaybettiriyordu. şimdi iyi bir koç ve iki iyi yerli oyuncu ile efes, ülker ayarında olmasa da mücadeleci ve iyi bir kadro oluştu. keşke bu kadro sezon başında kurulabilseydi, ama buna da şükür. bu takımdan başarı bekliyorum doğrusu, ama playoff finali çok zor.
hentbol takımı için konuşmak ise biraz ayıp olur. şimdiden efsane oldular.
Karşıyaka Beko Servisi - 444 14 94
bir devam filmi / siyah beyaz türkçe dublaj filmini çekiyor gibi görünen takım. sonu orjinal - alt yazılı gibi olmaz umarım.
hayır hayır feridun düzağaç'ın albümünden bahsetmeyeceğim. geçen yıl orjinal - alt yazılı olarak sarı-kırmızı renklerle izlediğimiz filmin devamı hakkında yazacaklarım.
önce ilk filmle alakalı konuşalım. ilk filmde sezon başında yapılan flaş transferler, getirilen yıldızlar ve o yıldızları rijkaard gibi bir hocaya emanet etmek fm'de şampiyonluğu garantileyecek hamlelerdi. ama reelde öyle olmadı. sezona çok iyi giriş yapan galatasaray forvetteki alternatifsizlikten ve orta sahasındaki yetersizlikten dolayı(meşhur barış-ayhan-mustafa sarp üçlüsü) istenen başarıya ulaşamadı. sabır gösterilse ve geçen yıl kurulan kadro bozulmasa, takımın eksiklerine yönelik transferler yapılsa bu yıl için daha da iyi olabilecek kadroyu galatasaray 5 tane neredeyse hiç kullanmadığı yerli oyuncuyla takviye etti önce. sonrasında gelen yabancılar aslında eksikleri tamamlayabilecek transferlerdi. ama olmadı uymadı, geçen yıl gelen yıldızlar da beklenen katkıyı sağlayamadı ve önce rijkaard, sonra bundesliga asist kralı misimoviç gönderildi. bu süreçten sonra galatasaray'ın toparlanmasının önümüzdeki yıl da zor olacağını düşünüyorum. sıfırdan yeni yapılanmaya gitmeleri gerekiyor. bunun da bir yılda başarıyı getirmesi pek kolay değil.
Karşıyaka Beko Servisi - 444 14 94
gelelim bir devam filmine, yani beşiktaş'a. geçen yıl izlediğimiz filme göre daha da umut veren transferlerle başladı sezona beşiktaş. guti ve quaresma lige renk getirecek, beşiktaş maçlarının seyir zevkini yükseltecek isimlerdi. ama ligin ilk yarısındaki performans geçen yıl galatasaray'ın ilk yarıdaki performansının da gerisinde kaldı. bunda sakatlıkların da etkisi vardı ama schuster'in kurduğu oyun planının taşıdığı risk de etkiliydi. devre arasında gelen transferler de sezon başındakileri aratmayacak nitelikte. trabzonspor'luyum ama bir futbolsever olarak dileğim beşiktaş'ın bu yeni transferleriyle daha iyi futbol oynaması. sonuçta yıldızları izlemek hepimizin isteği ve zevki. ligdeki rekabetin, çekişmenin artması da bir başka keyif unsuru.
beşiktaş yapılan bu yatırımlar sonrası sabretmek zorunda, yoksa galatasaray filminde gördüğümüz sahneyi beşiktaş'ta da aynen görmemiz kaçınılmaz olur. bu yıl olmasa da önümüzdeki yıl kurulan bu kadrosu istenen ve beklenen seviyeye ulaşacaktır.
Beko Servisleri karşıyaka
dünkü vestel manisaspor maçında bir ara defanstan biri topu şişirdi, topu hugo almeida guti hernandez'e indirdi. guti kontrol edip solundaki simao sabrosa'ya verdi. simao sabrosa ile guti hernandez verkaç yaptı. manisalı futbolcu araya girdi, top ricardo quaresma'ya sekti. quaresma guti'ye döndü topu. guti hernandez de nobre'ye attı.
Karşıyaka Beko Servisi
bu hücumdan nobre'yi çıkardığımızda -ki dün sahanın en iyilerindendi- ne kadar ciddi bir kadro kurduğunu anladım beşiktaş'ın. bu ortasahaya ernst de dahil olduğunda çok daha ciddi şeyler olacağını farkettim. türkiye liginde böyle kadrolar kurulacaksa eğer yabancı sınırlaması kalkmalı. şuan valencia'dan isim olarak daha iyi, atletico madrid'den forvet dışında daha üstün bir takım kurdu beşiktaş. katılmayabilirsiniz ama gerçekten böyle. umarım yıldızlar uyum sağlar, özellikler önümüzdeki sene rüya bir takım izleriz.
Karşıyaka Beko Servisleri
ofansif oyun anlayisi benimseyen takim. forumlarda 1-2 burada 1-2 denk geldi. omer urundul macta dedi inanamadim. bu omer urundul gibi guti'yi, alex'i begenmeyip selcuk'u, deniz barisi begenen adamlarin gercekten oyle dusunup dusunmedigi. "guti kesilsin, fernandez oynasin" deniyor, kustahca, futboldan zerre anlamayan kendini bilmezlerce hem de bu mactan sonra.
guti defans yapmiyormus, ondan kesilmeliymis. modern futbol geregiymis. xavi, iniesta dedigin adamlar guti'nin yari defansini yapmiyor, o zaman barcelona da kessin onlari, keita'yi koysun zeki. koskoca barca, rakibi de oyle bucaspor, antep belediye degil, onlar idare ediyor, bizde top yapan, defans dengesini bozan tek adam, tekmeye kafa sokmadigi icin kesilmek isteniyor.
Karşıyaka Beko Servisleri
iste boyle yuzbinlerce adam var turkiye'de hayatinda gercek bir sahada mac yapmamis, ancak gobegiyle hali sahada haftada bir yuruye yuruye mac yapan adamlar, ya da oynadiklari halde kafalari basmayan kazma sinifindaki adamlar. bugun barcelona'nin oynadigi topta adamlar pres mi yapiyor, yoksa hucum gucuyle mi rakibin hucum gucunu sindiriyor? real'i 5-0 yenerken, real tek atak yapamazken bunun nedeni barcelonanin super pres yapmasi mi, yoksa top teknigi yuksek adamlarin yuksek paslarla oynayip topu kaybetmemesi ve bunun fiziksel olarak real madrid'i yormasi mi?
bu takimin defansif yonden en etkili adamidir guti. guti oynadigi icin, rakip orta saha ileri cikamaz, guti gibilerin bir pasi, rakibin belini kirar, rakip adami diken ustunde oynatir, defansif, risksiz oynamaya tesvik eder.
edit: eleman bana mesaj atti diyor ki "keske guti'nin real madrid'den ayrilma nedenini de yazsaniz"
arkadas, yazayim, futbolu takip etmiyorsun. real madrid'de kaka ve mesut ozil var, yetti mi? ayrica sneijder gecen sene van der vaart da bu sene gonderildi real madridden, aa cok kotu adamlarmis cidden, sneijder ha bi bucaspor da bile oynamaz ama tesadufen inter'i cl sampiyonu yapti gecen sene(!)
hele sey kismini gectim, "bize real'in biraktigi adam yaramaz", barcelonayiz ya biz, mill takim dunya 3.su real'in adami yaramaz bize.
19 Temmuz 2012 Perşembe
Buca Bosch Servis
soruların sızdırılmasına göz yuman, kopyacıları koruyan, sınava girmeyip öğretmen olması gerekirken kopya çekerek memur olacakları koruyan kurumdur. kpss 2010 eğitim bilimleri tekrar sınavı yapmış, bu sınavın puanlara getirisi olmamıştır. madem hiçbir getirisi olmayacaktı bu sınavın, 8 milyon tl tutarında devleti neden zarara uğrattığınız diye sormak istiyorum bu kuruma... bırakın bu işleri, ahlaksızlığı olağanlaştırdınız, şifreli sistem ile kopyacıları akladınız. helal olsun ösym!...
Buca Bosch Servis
Buca Bosch Servis
yoğunluk moğunluk hikaye arkadaşım, eğer ki internet siteniz yarım saattir server error her ne zıkımsa artık veriyorsa siz profesyonel değil amatör bir kurumsunuz demektir ve bu amatörlükle de her türlü acemiliği yaparsınız. sadece sınavların açıklandığı gün lazım olan ve o gün de yarım saattir server hatası veren siteye sahip kuruluş. google'ın, msn' nin daha az tıklandığını sanmıyorum. demek ki aradaki fark amatör ile profesyonel olmanın farkıdır.
Buca Bosch Servis
Karşıyaka Beko Özel Tamir Servis
en hafif kelime ile çok "komik"ler.
onlarca kişinin, soruların ellerine sınavdan önce geçtiği yönünde ifade vermesine rağmen hala sınav salonuna girerken üst baş aramasının detaylandırılması ile uğraşıyorlar.
Karşıyaka Beko Servis
bu arada müjedemi isterim; şekerleme ve peçete ösym tarafından verilecekmiş.
kolonya da tutan olursa kimse kopya çekmez artık.
ayıp ya, adamlar daha ne yapsın!
zaten ayda yılda bir sınav sonuçlarına bakmak için lazım olan ve sınav sonuçları için kapısı çalındığında da içeri zinhar kimseyi almayan bir siteye sahip kuruluş. normal zamanlarda kimsenin şöyle sörf yaparken bir de ösym sitesine takılayım dediğini sanmıyorum.
Karşıyaka Özel Tamir Servis
yeni güvenlik önlemlerinin hepsini takdir ediyorum. en başta sınıfa büyük saat koyma meselesini; bizim zamanımızdaki adıyla lgs'ye saatsiz girdiğimden sosyal sorularını yetiştiremeyip okumadan yapmıştım, son 5 soruyu din kültürü sorularından kontrol ederek yapamamıştım. tuvalete gitme konusuyla ilgili de; çok rahat bir şekilde en az 5 sorunun kopyası yazılabilir bir a4 kağıda ve bu sürenin önemsiz olduğu sınavlarda çok rahat suistimal edilebilir, bunu da alkışlıyorum. salon görevlisi dahil kimsenin telefon kullanmamasını ve 3/4'ü bitmeden çıkmamayı alkışlıyorum. ama o sizin vereceğiniz su hamidiye su olursa çok fena küfür ederim; tadı resmen kötü.
Karşıyaka Beko Servis
not1: sınavın 3/4 'ü bitmeden çıkış yasaktır maddesiyle tuvalet için çıkan aday sınava geri alınmayacaktır maddesi biraz çelişiyor; çıkanı bir yerde bekletmek o görevlilerin aklına kolay kolay gelmez bence.
not2: çay kahve gibi metilli ksantinler fosfodiesteraz inhibisyonu yaparak fazlaca idrar çıkışına yol açar; "ben her türlü çıkar, işer; geri de girerim aga" diyenlerden değilseniz sınav sabahı bunları içmeyin. sınavda bu uyarıcıları almadığınız için uyuklamak istemiyorsanız ders çalışırken kahve içmeye alıştırmayın kendinizi.
18 Temmuz 2012 Çarşamba
İzmirin Karşısı
kanatlarda engin baytar ve emre çolak gibi asıl mevkisi göbekte oynamak olan oyuncuları oynattığı sürece kanat akınlarını ve baskılı futbolu göremeyeceğimiz bir futbol takımına sahip, taraftarı olduğum spor kulübü.. engin baytar da emre çolak da çok sevdiğim ve yararlı olduklarını düşündüğüm futbolcular fakat solda podolski, sağda keita gibi yardıran, gol atan, attıran oyuncuları görmek ister bu deli gönül.. işte o zaman gerçek anlamda gol sıkıntısı çekmez bu takım ve elmander de gol krallığına oynar.. madem aldın yiğit gökoğlan'ı, madem gönderdin kazım'ı sağ kanatta emre çolak oynamaz, oynayamaz, oynamamalı da.. riera'nın gerçekten iyi oynamasını sırf mevkisi olan sol kanada yatkınlığından istiyorum.. yoksa dediğim gibi engin baytar da emre çolak da güzel bi sezon geçiriyorlar..
marcelo gallardo'yu büyük ihtimalle istanbul'a getirerek 10 numara sorununu çözecek olan takımım. son gelişmelere göre transfere noktayı koymak için başkan canaydın'ın iş ortağı haim fresco özel uçakla fransa'ya uçmuştur.
uğruna ömrümden verebileceğim takımım. lakin türkiye'de en çok yerden yere vurulan takımdır. başarılı olduğu dönemde bile etrafta yorumcusu , gazetecisi , rakip takım taraftarı başarısız olsun diye bekler. galatasaray ne zaman başarılı olsa bu çıkışın inişi yakındır , illa bir zaman gelicek bu patlama sönecektir. galatasaray kötü oyunla maç kazandığı zaman bu karşı takımın çok kötü oynamasına bağlanır diğer takımlar için bu yürekleriyle oynadılar zaten bu psikolojide anca bu kadar oynanır olur.galatasaray'ın adı şike iddianamesinde geçmese bile türkiye'ye şikeyi galatasaray getirmiştir. diğer takımlar masumdur , şike yapmamıştır ama galatasaray şikeyi icat eden takımdır. ne zaman iyi futbol açısından iyi gitse bu tesadüftür veya yönetimde kavga çıkar. yönetimde herkes birbirinden nefret eder. basketbol takımı , o yılın namağlup yıldızlar topluluğu basketbol takımını mükemmel bir taraftar desteği ile yense bile yönetim içinde olduğu bahsedilen karmaşa bütün gazetelerde baş haber olur. gelgelelim kendi takımını borç batağına sürükleyen , büyük ihtimalle önümüzdeki 10 senelik gelirlerini şimdiden bitiren bir başkanın futbol federasyonu başkanlığına oynaması çok normaldir.
Buca Bosch Servis
rıdvan’ın yaptığı işte diğerlerinden çok büyük bir farkı var. bu fark da şuradan geliyor: adam ne demek istediğini biliyor. söyleyecek bir şeyi var. burası çok önemli. dikkat. sergen yalçın... ne yapıyor? yorum yapma görevinin altında eziliyor ve sonuçta sadece zaman doldurmaya çalışır hale geliyor. mustafa doğan? aynı. hakan ünsal? hakan şükür? futbolcu eskisi olan tüm yorumcular... bu adamların tamamı, bir şeyler söylemeleri gerektiği için bir şeyler söylüyor. rıdvan’sa düşündüğünü... yani ne yaptığını biliyor. özgüveni olması gereken düzeyde. rıdvan’ın diğer emekli futbolcu yorumculardan en büyük farkı bu. iyi olmasını sağlayan da bu. ama aslında karşısındaki güntekin onay’ınki kadar bile geniş değil bakış açısı. bu yüzden de, futbolu ne kadar biliyor olursa olsun sadece bir haftalık, skora bağımlılığı çok yüksek, kısa ömürlü yorumlar yapabiliyor.
Buca Bosch Servis
tüm bunların üstüne, adam tembelin teki. dersine çalışmıyor. mesleğine ve dolayısıyla müşterilerine ve işverenine karşı saygısızlık olarak algılıyorum ben bunu. yaptığın iş bir ligi ya da bir kupayı yorumlamaksa, onunla ilgili her şeyden haberdar olman gerek herhalde. bu işi eurosport'ta lothar matthaeus yaptı mesela. mats wilander hala yapıyor. onların derslerine nasıl çalıştığını biliyoruz. bu iki adamın da rıdvan'dan daha büyük efsane olduğunu hatırlatmama gerek yok. rıdvan'ın sporda başarılı olması ona yorumculukta kredi kazandırmamalı.
son olarak... gazeteci yorumcularla birlikte değerlendirmeye kalktığım tek futbolcu kökenli yorumcudur rıdvan. "sevdiğimden söylüyorum oğlum" havası yakaldım burada. rıdvan'ın arda'ya yapıp durduğundan.
Buca Bosch Servis
oynadığı dönemdeki türk futbolunun çürük yapısına karşı romantik tutumuyla aynı yerden kaynaklanan bir fenerbahçeliliği var rıdvan'ın. ilkini mesleğiyle tamamıyla zıt, kabul edilemez buluyorsam da fenerliliğine karşı görüşüm aynı değil. çünkü takım taraftarı yorumcu diye bir şey var. takım yorumcusu diye bile bir şey var. rıdvan fenerbahçeli bir futbol yorumcusu. tarafsız olması gerekmiyor. tarafsız olması gereken hakemdir. bir noktaya kadar spikerdir. daha alçak bir noktaya kadar haber sunucusudur. yorumcunun tarafsız olmasına gerek yoktur. ha tarafsız olduğu zaman en iyi verimi alırız bak. ona bir şey demiyorum. ben avrupa ligi maçlarını izlerken film izler gibiyim mesela. gördüğüm her şeyi değerlendirmeye fırsat buluyorum. kimin kazandığı çok az umurumda. fakat bir galatasaray maçı izlerken her iyi şeyi bizim topçular yapıyor. her kötü şeyi de öyle. puyol yaptığında rakip takımın forvetinin başarısı olduğunu düşündüğüm şeyi servet yapınca servet'e kızıyorum. bursasporlu, kayserisporlu, hatta belki osmancıkgücülü adamların her hafta yaptığı hareketleri keita yapınca “bokunu yiyim haldun ne adam getirdin be!” deyu şahlanıyorum. yani açıkçası, şu ana kadar izlediğim hiçbir galatasaray maçından bir bok anlamadım. kim iyi oynadı kim kötü oynadı hiç bilmiyorum. sadece sevindim, üzüldüm. haksız yere birilerini takdir ettim, haksız yere birilerine kızdım. rıdvan da zaman zaman benim kadar etkileniyor bu taraftarlık müessesesinden. o zaman o da bir bok anlamıyor maçtan. sonra da mecbur çıkıp yorumluyor. bu çok sık olmadığı sürece anlaşılabilir bir şey. sık olursa da rıdvan çok kötü bir yorumcu. mazereti yok.
Buca Bosch Servis
ana fikrimi belirteyim. bence rıdvan sadece maç esnasında yorum yapmalı. bunu türkiye’de en iyi yapan kişi olduğunu düşünüyorum. bak çok iyi yapıyor demiyorum. eldekinin en iyisi bu diyorum. bunu da “gol olur” için söylemiyorum. evet o ilk “gol olur” müthişti de, beni ilgilendiren o değil. diğer heriflerden iyi yapıyor işte sadece. uzun zamandır tarafsız olması gereken bir maç yorumlamadı zaten. taraflı olması gereken maçlarda da hep bizim gibi yorumladı. "aman dikkat", "volkan n'aptın", "dolduaaa" diye diye... bunları duymaya çok meraklı değilim. ama hakkaten maç sonrası yorumlarından çok daha başarılı bu konuda.
maç sonrası yorumları neden mi o kadar kötü? aynı denklemin rakamları değiştirilmiş halini duymaktan bıktım ben, o yüzden. bu rıdvan’ın suçu olmayabilir. büyük olasılıkla gerçekten de öyledir. bu büyük olasılıkla maç sonrası yorum yapma 'işinin' sorunudur. bu noktada, çok uzun zamandır ntvspor dışında maç yorumu izlemediğimi belirtmeliyim. (doğuş holding’in “biz enetelektüeliz olum, gel sen de takıl” diye kandırdığı adamlardan mıyım? belki de... televizyonumda zamanında bu kanallar ilk sıralara ayarlanmıştı. maç yorumlarını da sadece maç özetlerini görebilmek için izliyorum. bu özetleri başka bir kanalda izlemektense ntvspor’u ve ntv’yi tercih eder oldum zamanla.) bu kanalın yorumcularından başkası bu işi nasıl yapıyor bilmiyorum. o yüzden gözümde rıdvan hala bu işi en iyi yapan adam. dağıldı di mi? övüyor muyum yeriyor muyum belli değil... gel över gibi yapayım biraz.
Karşıyaka Beko Servis
- daha çok gazeteci tabanlı olan ikinci grup (entelektüeller, istatistikçiler) görece pozitif bakış açısına sahipler. yaklaşımları daha akılcı. e dolayısıyla fikirlerini daha iyi ifade ediyor, daha iyi savunuyorlar. ben bu özellikleri rıdvan'dan da beklerim. işinin tanımında bu kesinlikle vardır. konuşmaksa yaptığın şey...
- rıdvan türk futbolunun dinamiklerini, başkanın rolünü, camialarda yabancı futbolculara bakış açısını, futbolcunun takımla arasındaki duygusal bağı falan da bilir teknik bilgisine ek olarak. bu bilginin de çok büyük değeri vardır. diğer grupta bu bilginin olması gerektiğiniyse düşünmüyorum.
bağlamak gerekirse, bu yorumcu tiplerinden ikisinden birini yaptığı işin doğası yüzünden eleştirmek saçmadır. bir istatistikçiye "senin gibi fizikçi olmaz olsun," demek rasyonel evrende tanımsızdır. fizik varken istatistikçinin yaptığı da değersiz değildir. yanlış bir şey, olur mu öyle şey?
bu iki yorumcu tipinin aynı işi icra etmediği açık. onları karşılaştırmanın tek yolu ikisini aynı anda yan yana iki ayrı ekrana koyup "hangisini izlersin?" diye sormak olacaktır. (bu yöntemle bir pink floyd konseriyle bir kubrick filmini de karşılaştırabileceğinizi hatırlatır, bunun ne kadar sikindirik bir şey olduğuna dikkat çekerim). ben kişisel olarak, akılcı yaklaşımları ve çok daha fazla bilgi kullanıyor olmaları nedeniyle ikinci grubu rıdvan'a tercih ederim böyle bir durumda. ama ikisinin aynı anda açık olmadığı bir durumda, yani gerçek hayatta rıdvan’ı da izlerim. artık pek başarılı bulmasam da... geleceğim oraya da.
"lan oğlum kim karşılaştırıyor lan bunları? kafayı mı yedin sen? o kadar yazmışsın da yok ki böyle bişey..." diyenlere gelsin. ikisini pokemonlarmışçasına karşılaştıran gerçekten yok, evet. fakat ikisini ayrı ayrı eleştirirken bilinçsizce yapılıyor bu karşılaştırma. zaten dikkat ettiysen ben de çok 'karşılaştırma' yapmıyorum. derdimi anlatmak için karşıtlıklardan yararlanıyorum. karşılaştırmalı anlatım...
rıdvan’ın dünya futbolunu bilmemesi benim için çok da önemli değil. çünkü adam sadece üç büyüklerin maçlarını yorumluyor. elbette tanımasını beklediğimiz yeni oyuncular hakkında ön yargılı ve gelişigüzel, tek maça bakarak yorumlar yaptığı zaman güvenilirliği zedeleniyor ama güvenilirliği başka şekillerde de fazlasıyla zedelendi zaten. ona da geleceğim.
Karşıyaka Beko Servis
aethewulf’un banu yelkovan’a karşı yazdığı duygusal ve biraz da yersiz yazıdan sonra, aethewulf’un da amacının ve kastının dışında bir sonuç çıktı ortaya. bazı okuyucular ciddi ciddi rıdvan’ı yermenin hak edilecek bir şey olduğunu, bu hakka erişmenin de kırk fırın ekmekle bile olmayacak şey olduğunu düşünmeye başladılar. yok öyle bir şey. rıdvan’la elbette duygusal bağınız olabilir. ama bir adam (aethewulf) bunu 'yanlış anladığı' bir yazıya cevap vermek için kullandı diye rıdvan’ı dokunulmaz sanmaya başlayamazsınız. manyak mısınız? (aslında böyle sanan çok insan yok. ben yine de nedense herkese laf yetiştirme arzusundayım.) rıdvan’ı yerelim efendim. işini kötü yaptığında elbette yerden yere vuralım onu. peki kötü mü yapıyor? çok kötü yaptığı zamanlar yok değil. üstelik yine işinin tanımıyla ilgili konularda yapıyor hatalarını rıdvan. mesela beni en çok rahatsız eden alışkanlıklarından biri sık sık tek yönlü yorumlar yapma hatasına düşmesi. hani dedim ya... rıdvan türk futbolunu içinden gelmiş biri olarak çok iyi tanıyor. fakat bazen bu bilgisine öyle çok, gereğinden o kadar fazla değer atfediyor ki, yorumları hem gülünç hem sinir bozucu hale geliyor. şu gündeme getirip durduğu, belirli bir tanımı olmayan 'renklere bağlılık', 'delikanlılık' hadisesi böyle bir şey mesela. rıdvan kendi yaşadığı dönemdeki futbol liginin ve takımların yapısına son derece romantik bir bağla bağlı. eleştirdiği oyuncuları (dünyaca ünlü de olabilir, anadolu takımı oyuncusu da) bu karmaşık, sıcak, hatta zaman zaman kokuşmuş, 'türk' yapısına giremedikleri için yeriyor bazen. her şeyin onun oynadığı zamanlarda olduğu gibi olmasını istiyor. olmadığı zaman temelsiz, bildiğin saçma sapan yorumlar yapıyor. futbolu küçücük bir boyuta indirgiyor. anelka adam olsaydı zaten fenerbahçe'ye gelmezdi düzeyinde yorumlar yapıyor. böyle bir şey söyledi demiyorum bak. haksızlık etmeyin. aklıma örnek gelmedi, yorumların düzeyini böyle anlatmayı denedim. sanırım burası rıdvan'ın tarafsız olamayışına geçiş için uygun bir nokta.
Karşıyaka Beko Servis - 444 14 94
epey uzun bir şey yazmıştım rıdvanla ilgili ama sonra yazdıklarım arasında çok saçma şeyler de olduğunu fark edip silmiştim. alttaki şey o yazının büyük bir bölümünü kullansa da özü epey farklı.
geçen gün banu yelkovan, rıdvan dilmen'i de eleştiren bir yazı yazdı. sonrasında bu yazıdaki üslubu çok yerildi. şu oldu bu oldu. bu konuyla ilgili bilgisi olmayanlar banu k. yelkovan başlığını okuyabilir. konuyla ilgili benim fikrim de orada şu şekilde mevcut: (bkz: #18389785)
gelelim esas konumuza. rıdvan'ın en çok eleştirilen iki yönünden biri dünya futbolu hakkında yeterince bilgiye sahip olmaması. (diğer konunun tarafsız olamayışı olduğunu belirtmeme gerek var mı? ona da değineceğim ileride). "hayır, aslında rıdvan dünya futbolunu biliyor," diyen var mı? olmaması lazım ama olabilir de elbet. neden olmaması lazım? her programda görüyoruz, yabancı futbolcuları tanımıyor. türkiye ligindekilerin adlarını güntekin'e sormasından bahsetmiyorum. güntekin'e sormasını daha çok o isimleri telaffuz etmekten utanmasına bağlıyorum. ben de mesela lisedeyken ingilizce kelimelerin doğru telaffuz biçimlerini bildiğim halde doğru okumaktan utanırdım. ingilizce konuşmak kabus olurdu benim için. bu isim meselesi böyle. ama galatasaray'ın jo'larını, elano'yu falan tanımadığı, avrupa futbolunu messi ve barcelona hariç takip etmediği aşikar kanımca. peki rıdvan'ı bu konuda eleştirme biçimimiz doğru mu? "bilmiyor," diye eleştiriyoruz. "bilmesi lazım," diye eleştiriyoruz. bilmesi gerçekten lazım mı? ya da ne kadar bilmesi lazım?
Karşıyaka Beko Servis
'futbol yorumcusu' dediğimiz şeyin bir tane doğru tanımı yok. olmaz, olmasına gerek yok. çeşit çeşit futbol yorumcusu var. bunlardan birini rıdvan temsil ediyor. diğer birini de banu yelkovan gibiler... bu ikisinin farkı ne? şöyle bir örnekle anlatayım. istatistik diye bir şey bildiniz mi? bu şey ne yapıyor? olayları, olguları, fenomenleri gözlüyor ve onların davranışlarından sonuçlar çıkarıyor. (istatistiğe gönül vermiş insanlardan bu zayıf tanımda ortaya çıkmış olan boşluklar konusunda özür diliyorum ama çok da kızacak bir şey yok. adam olun.) bir de bize fen diye öğretilen disiplinler var. mesela fiziği alalım. fizik ne yapıyor? nedenleri ve sonuçları, nasılları, içsel mekanizmaları, daha doğrusu mekanizmanın kendisini inceliyor. "ne"leri değil. yani fizik içini biliyor, istatistik dışını. rıdvan futbolun fizikçisi. vuruş tekniklerini biliyor, pozisyonları biliyor, içini biliyor. banu yelkovan, caner eler gibi entelektüel yorumcularsa konu hakkında çok büyük bir kültüre sahipler. zaten istatistik gibi bir şeyin sağlıklı işlemesi için bilginin çok büyük ve geniş olması gerekiyor. bu iki yorumcu tipi (ikinci grubu 'yorumcu' saymayanlar olacaktır. yorum yaptıkları durumlarda yorumcu olduklarını, benim de zaten o durumlardan bahsettiğimi hatırlatayım) arasında onlarca gözle görünür fark var. bunlardan önemli olduğunu düşündüğüm ikisi şunlar.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)