3 Mayıs 2012 Perşembe
Bursa Demirdöküm Servisi
yürürdü. ben de her yıl yeni formalar çıktığı gün galatasaray store’un kapısında bitiverirdim, bu yıl elim gitmedi. aylardır sadece kendimce düzeyli bulduğum taraftar bloglarını okuyorum, çok nadiren de webaslanın taraftarın sesi bölümündeki yazı başlıklarına bakıyorum, yazıların çapı başlığından belli ediyor kendini zaten. dolayısıyla zahmet edip tıklamıyorum bile, çünkü futbolcu ve teknik direktörleri rakamlarla eleştiren sığ düşünceleri okumak bana, daha da önemlisi galatasaray’a birşey katmıyor. bu sayfalarda taktik dehamızla (!) kendimizi tatmin etmekten fazlasını yapabiliriz bence. soru, gerçekten bu takım için birşeyler yapmak isteyip istemediğimiz. şimdi bırakalım bu takımın kadro yetersizliğini, saha içi dizilişini, vasıfsız orta sahasını, perez’den beri alınmayan sağ bekini, mondragon’un yerini dolduramayan kalecisini, hagi’den beri bulunamayan on numarasını bilmem neyini. televizyonlarda yorum yapan, gazete sayfalarını dolduran maskaralara özenip de, yok efendim rijkaard’ın yanlış tercihleri, yok efendim dört üç üç olur muymuş, yok efendim nerde bu transferler gibisinden klişelerle çığırtkanlık yapmayın, benim karnım tok, siz de doyun artık! mustafa doğan’ı, sergen yalçın’ı, ahmet çakar’ı, erman toroğlu’nu dinlemekten hoşlanıyor musunuz? onların yaptığı işi mi seviyorsunuz, bu düzeysizlikle kazandıkları parayı mı kıskanıyorsunuz? öncelikle futbolu sevin, futbolu yorumlayabiliyor olmayı değil. buna oynamayı severek başlayabilirsiniz. sonra taraf olun, takımınızı sevin, bir sorun varsa tespit edin ama orada takılıp kalmayın, bir sonraki aşamaya geçin ve sevdiğinize birşeyler katmaya çalışın. spor yazarı/yorumcusu diye geçinen ama mevcudiyetlerini bizim çözümsüz kalan depreşik, çalkantılı hallerimize borçlu olan kan emicilerden bir farkınız olsun.
Bursa Demirdöküm Servisi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder